Gerek yurt dışında gerekse yurt içinde bugüne kadar sadece anıtsal yapılarla ilgilenen araştırmacılar, son on yıldır Antik Çağ insanının sosyal yaşamına ilgi duymaya başladılar. Şaşkınlıkla izlenen şaheserlerin Eski Çağ insanları tarafından hangi koşullarda ve hangi ruh haliyle yaratıldıkları araştırılmaya başlandı. Arkeologların bu yönde yoğunlaşan çalışmaları arasında en önemli çalışmalardan biri de Prof. Dr. Horst Blanc'ın Eski Yunan ve Roma'da Yaşam adlı değerli eseridir.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 254
Ağırlık : 254
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺145,60

Frankfurt Okulu öncülerince üretilen kültür endüstrisi kavramıyla daha çok yoğun endüstri toplumunda çalışanlarda oluşan “bunaltıcılığı” bir süre için ötelemeyi amaçlayan eğlence temelli girişimler kastedilmiştir. Bu ürünler vasıtasıyla etkileri kısa süreli de olsa, sağlanan zihinsel rahatlamayla çalışanların yaşadıkları yoksulluk, yoksunluk ve baskıları unutturarak üretimden kopmaması hedeflenmiştir. Kültür endüstrisi ögelerinden bir kısmının tarihsel içerikli olması, kültür endüstrisi ile tarih arasındaki gerilimli ilişkiyi incelemeyi zorunlu kılmıştır. Tarih mecmualarından tarihsel romanlara, tarihsel tiyatrolardan, tarihsel filmlere ve nihayet bugün Türkiye gündeminde popüler hakimiyetini ilan etmiş olan tarihsel dizilere kadar “iyi zaman geçirme” amaçlı bir çok popüler eser türünün bu kapsamda olduğu söylenebilir.

Bu kitapta tarihyazımı ve tarihçilik eğitimi bağlamında kültür endüstrisi ürünlerinin yeri ve önemi alanında yetkin tarihçilerce tartışılırken, aynı

zamanda tarih bölümlerinde okuyan öğrenciler için popüler tarih dergiciliği ve TV’de tarih programcılığı gibi geleneksel olanın yanında yapay

zeka teknolojilerinin tarih iletişiminde sunduğu imkanlar ve blogger’lık gibi yeni nesil dijital imkanlarla beliren “içerik üreticiliği” konularında

değerlendirmeler yapılmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 128
Ağırlık : 128
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺95,00

Bu kitap on sekizinci yüzyılda dağılan bir dünyanın parçalarını bir araya getiriyor. Devrim öncesi Fransa’da yasadışı edebiyatın üretimi ve yayılmasıyla hayat bulan bir dünyadan, yeraltı dünyasından söz ediyoruz. O günlerde işin içindekiler hariç kimsenin görmediği bir yerdi ve şimdiye kadar öyle büyük bir tarihin altına gömüldü ki, ne kadar kazılırsa kazılsın gün yüzüne çıkarılması imkânsızmış gibi görünebilir. O halde, tüm bu parçaları bir araya getirmeye kalkışmanın anlamı ne? Cevaben ilk olarak tarihçinin en önemli görevlerinden birinin, eski dünyaların yeniden inşası olduğunu söyleyebilirim. Tarihçinin bu işi üstlenmesinin sebebi, arşivleri eşeleyip eski belgeleri elemeye yönelik tuhaf bir dürtü değil, ölülerle konuşmak istemesidir. Belgelere sorular sorup yanıtlarını dinleyerek ölü ruhlara ses verebilir ve yaşadıkları toplumlar hakkında bir fikre varabilir. Kaybettiğimiz dünyalarla bütün iletişimimizi koparmış olsaydık iki boyutlu, zamanla kısıtlanmış bir şimdide yaşamaya mahkûm kalırdık; kendi dünyamız da yavan olurdu. Tarihçiler ve edebiyat kuramcıları on sekizinci yüzyılın büyük kitaplarını tekrar tekrar okudukça Aydınlanma’yı Batı medeniyeti içinde ayrı bir aşama olarak tasvir eder oldular. Onların emeklerinin kıymetini tartışmadan, yeni bir sorular kümesiyle karşılaşmak için kitapların ötesine geçmenin ne denli önemli olduğuna vurgu yapmak istiyorum: Edebiyat Cumhuriyeti’nde (République des Lettres) yazarlar kariyerlerini nasıl inşa ediyordu? Ekonomik ve sosyal durumları yazdıkları üzerinde ne denli etkiliydi? Yayıncılar ve kitap satıcıları nasıl iş yapıyorlardı? İş yapma biçimleri, müşterilerine ulaşan edebî ürünlerin fiyatını nasıl etkiliyordu? O edebiyat neydi? Okurları kimlerdi? Nasıl okuyorlardı? Bu sorular tarihin hemen her dönemi için sorulabilir ancak Eski Rejim’i anlamak için özel bir öneme sahipler. On sekizinci yüzyıl boyunca Fransa’da genel bir okur kitlesi ortaya çıktı; kamuoyu güç kazandı ve ideolojik memnuniyetsizlik, modern çağın ilk büyük devrimini yaratmak üzere başka akımlarla birleşerek vücuda geldi. Kitaplar bu mayaya çok büyük katkı verdiler, ancak verdikleri katkıyı değerlendirmek için sırf metinleri değerlendirmek yeterli değil. Birçok metnin şekillendiği Grub Sokağı’yla başlayıp basımevlerinden ve kaçakçılık rotalarından geçerek, edebiyatın muazzam yeraltı dünyasındaki merdiven altı işlere ve gizli kapaklı operasyonlara uzanmak ve kitapların arkasındaki dünya hakkında daha fazlasını öğrenmek gerekiyor. Bu kitap söz konusu topraklar için sadece hazırlık niteliğinde bir keşif rehberliği yapıyor, ama bugün kaybettiğimiz bir dünyanın kapılarını açmaya ve geçmişte yok olup gitmiş bazı yaşamları görmemize yardımcı olmaya yeteceğini düşünüyorum.

ROBERT DARNTON 1939’da New York’ta doğdu. Lisans eğitimini Harvard, tarih alanındaki yüksek lisans ve doktorasını (1964) ise Oxford Üniversitesi’nde tamamladı. 1968 - 2007 yılları arasında Princeton Üniversitesi’nde ders verdi. New York Halk Kütüphanesi ve Oxford Üniversitesi Yayınları vakıflarında yöneticiliğin yanı sıra Amerikan Tarih Kurumu ve Uluslararası On Sekizinci Yüzyıl Çalışmaları Derneği’nin üyesi olan tarihçi sayısız ödül kazandı. Darnton’a on bir  üniversiteden fahri doktora unvanı verildi; 1999 yılında Fransız Hükümeti tarafından Fransa Şeref Nişanı takdim edildi. Bilhassa Aydınlanma üzerine yazdıklarıyla alanında çığır açan yazar, yüzlerce makale ve pek çok kitap kaleme aldı. En bilinen yapıtlarından biri olan Büyük Kedi Katliamı (çev. Mustafa Yılmazer, KÜ Yayınları, 2015) on dokuz dile çevrildi. Kitaplarından bazıları şunlardır: The Business of Enlightenment: A Publishing History of the Encyclopédie (1979), The Forbidden Best-Sellers of Pre-Revolutionary France (1995), The Case for Books (2009), The Devil in the Holy Water, or The Art of Slander in France from Louis XIV to Napoleon (2009), Poetry and the Police: Communication Networks in Eighteenth-Century Paris (2010), Censors at Work: How States Shaped Literature (2014), Fransız Devrimi’nde Devrimci Olan Neydi? (çev. Utku Özmakas, zoom kitap, 2020) ve George Washington’un Takma Dişleri: Sıradışı Bir On Sekizinci Yüzyıl Rehberi (çev. Utku Özmakas, zoomkitap, 2022).

SUAT BAŞAR ÇAĞLAN 1984’te Bornova’da doğdu. Balıkesir Fen Lisesini ve Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. İngilizce ve Fransızca’dan, aralarında George Bernard Shaw, Alain Robbe-Grillet, Saadat Hasan Manto, C.LR. James ve Patrick Kavanagh’ın da bulunduğu yazarlardan şiir, oyun ve roman çevirileri yayınlandı. İzmir’de yaşıyor, Gazete Duvar için yazılar kaleme alıyor.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 226
Ağırlık : 226
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,00

Elinizdeki kitap, on sekizinci yüzyıl için bir rehber olma amacı taşıyor; ama tamamına değil (böyle bir şey ciltler boyu sürecek bir inceleme gerektirecektir): Bu yüzyılın en ilginç, acayip kuytu köşelerinden bazılarına ve elbette asıl meselesi olan Aydınlanma etrafındaki sorunlara dair bir rehber. Böyle bir rehber yazma fikri, uzun süre önce Jefferson’ı Paris’te takip etmeye çalışırken aklıma düşmüştü. Jefferson’ın bıraktığı iz, Amerika’ya yönelik idealist bir tutkuyla Grub Sokağı’ndaki kaba siyaseti birbirine karıştırmış Fransızların yaşamlarına öncülük etti. Bu isimlerden biri olan Étienne Clavière, Paris Borsası üzerinden bir kavgaya karışmış ve yaptığı spekülasyonlar onu aynı anda hem Ohio’da ütopik bir koloni kurma tasarısının hem de Versay’da hükümeti devirmek için tertiplenen komploların bir parçası yapmıştı.

Bir başka Amerikan meftunu isim olan Jacques-Pierre Brissot, polis arşivine bakılırsa aslında casustu. Bu soruşturmaların ucu öyle tuhaf yerlere varıyordu ki, sonunda Jefferson yerine onları takip etmeye karar verdim ve izleyen on yılı Fransa’da zihniyetler tarihi olarak bilinen çalışma alanında bir o yana bir bu yana dolanarak geçirdim. Burada bir araya getirilen makaleler de söz konusu yolculuğun saha notlarıdır. Yine de, bu yazılar on sekizinci yüzyıl haritasının her bir noktasına temas etmiyor. Birbiriyle ilişkili dört temaya odaklanıyor: Fransız-Amerikan bağlantıları, Edebiyat Cumhuriyeti’nde yaşam, iletişim şekilleri ve Fransız Aydınlanması’na özgü düşünme biçimleri.

Bu temalardan her biri, on sekizinci yüzyılın zihinsel dünyasına uzaktan bir erişim yolu sunsa da, bir yandan da çağdaş sorunlarla bağlantılar taşıyor ve bu da bir soruna kapı aralıyor. Tarihçilerin ilk emri bellidir: “Anakronizme başvurmayacaksın!” Ne var ki, ancak bu emri ihlal edebilirsek şimdi ile geçmiş arasında bağlar kurabiliriz. Zaman zaman anıldığı şekliyle “şimdicilik”in tehlikesi göründüğünden çok daha büyüktür. Sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen tarihçiler, ahlaki dersler çıkarmak için geçmişi elekten geçirir veyahut Washington’ı dönemin kıyafetlerine bürünmüş bizlerden biri olarak tahayyül ederler. Peki kendi zamanımızın penceresinden dönüp bakınca onu nasıl görürüz ki? Hiçbirimizin algı çerçevemizde konumlanmış “şimdici” önyargıları yok mu? Dahası, Gilbert Stuart ve Charles Willson Peale’in resimlerini düşündüğümüzde bile, Washington hakkında nasıl dolaysız bir görüş elde edebiliriz ki? Geçmişe dolaysız erişilemez.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 208
Ağırlık : 208
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺56,25

Bu araştırmada Rize’de tasavvuf kültürünün günümüze gelinceye kadar geçirdiği süreç, tarikatlar ve şeyhlerin hayatları ekseninde sunulmuştur. Bu çerçevede ele aldığımız her şahsiyetin Rize’de tasavvuf kültürünün gelişiminde etkin roller üstlendikleri tespit edilmiştir. Tasavvufi çerçevede her tarikat şeyhinin kendi meşrebini yansıtan bir ekol olduğu fikrinden hareketle her bir şeyhin hayatının ayrı ayrı ele alınarak incelenmesi bu konuda önemli noktalara ışık tutacağı kanaatindeyiz. Ayrıca bu şahısların mevcut meşreplerinin yanı sıra devrin özellikleri ve şahsî özelliklerine göre tarikatlere kattıkları yenilikler de mevcuttur. Buradan hareketle bu zatların bireysel olarak toplumda öne çıkan misyonları, yazmış oldukları eserler ve bunların şerhi, bu zatların toplumda gerçekleştirdiği faaliyetlerin Rize’nin gelişiminde meydana getirdiği tarihsel, sosyolojik ve psikolojik etkiler de ayrı ayrı değerlendirilebilecek çalışmalar arasında yer alabilir. Bu araştırmanın ayrıca tekkelerin ve kabri şeriflerin mimari özellikleri ve bu yapıların şehrin mimari dokusunda oluşturduğu etki gibi pekçok konu üzerinde gerçekleştirilecek araştırmalara kaynaklık ederek belirtilen hususların araştırılmasına vesile olacağını umud ediyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 222
Ağırlık : 222
En / Boy : 16,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺146,00
Karadere’den Kalkandere’ye Tarih, Halkiyat Ve Şahsiyetler

Bu esere; Rize-Erzurum arasındaki tarihi bir kervan yolu üzerinde bulunan Kalkandere’nin coğrafyasına umumi bir bakışla başlandı. Belgelerle 1486 yılına kadar uzanan tarihi ve Karadere Nahiyesinin kuruluşu arşiv vesikaları eşliğinde aktarılmaya çalışıldı.

Şehitler, Madalya sahipleri ve Kuvây-ı Milliyecilerle ilgili dikkat çekici bilgilere yer verildi.

Osmanlı’dan itibaren eğitim tarihi, faaliyette bulunmuş medreseler, mektepler ve okullar hakkında derlenmiş bilgiler, Karadere’nin Kalkandere’ye dönüşüm süreciyle şehirleşme ve ilk esnaflar, çay ve ekonomik hayat, manevi hayat, başarı hikayeleri, din adamları, iş insanları, eğitmenler, öğretmenler ve iz bırakanlarla ilgili biyografilere yer verildi.

Tarihin şahitleri olan ahşap işlemeli camiler, mezar kitabeleri, kemer köprüler, değirmenler, serenderler, ilçenin halk kültürü ve folkloru, halk hikâyelerinden örnekler, halk hekimliği uygulamaları, mahalli yemekler, türküler ve maniler aktarılmaya çalışıldı.

Kalkandere’nin sosyokültürel durumuyla ilgili derlenen bu eser, geçmişten geleceğe bir hafıza oluşturma düşüncesiyle bol miktarda fotoğraf ve vesika eşliğinde hazırlandı.


Basım Ayı/Yılı : 6/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 670
Ağırlık : 670
En / Boy : 16,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺204,40

Cumhuriyet tarihinin en tartışmalı konularından biri şüphesiz İstiklal Mahkemelerinde yapılan yargılamalardır. Mahkeme kayıtlarının erişime açılması ve akademik çalışmalarda artan yoğunluk bu hususta yeni pek çok çalışmanın yapılmasına olanak sağlamıştır.

Gerek bilgilere, kaynaklara ulaşımın kolaylaşmasını sağlayan gelişmeler, gerekse eleştirel bakışın gerçeklerin daha iyi anlaşılmasına sağladığı katkılar araştırmacıları daha objektif ve

daha titiz çalışmalara sevk etmektedir. Günümüzde objektif olmaktan uzak, öznel bir bakışla kaleme alınan yazılar akademik açıdan değer bulmamaktadır.

Elinizdeki bu kitap yukarıda ifade edilen gelişmelerden, kaygılardan ve ümitlerden hareketle kaleme alındı.

Bilindiği üzere, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte hızlı bir değişim sürecine girilmiş, toplumsal bünyeyi zorlayan bazı değişimler kimi çevrelerde tepkilere yol açmıştır. Bunlardan en önemlileri de şapka inkılabıyla birlikte ortaya çıkan tepkilerdir. 1925 yılındaki şapka inkılabına tepki olarak düzenlenen protestolardan biri de Rize’nin Güneysu ilçesinde, o günkü adıyla Potomya’da meydana geldi. Sosyal alanda yapılan bazı inkılaplara yönelik tepkiler, şapka giyilmesi yönündeki hükûmetin baskısıyla daha da artınca tepkiler sokağa taştı ve istenmeyen hadiseler yaşandı. Olaya karışanlar, Rize’de kurulan Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılandılar. Beraat edenlerin yanı sıra, hapis ve idam cezasına çarptırılanlar oldu. Ülkenin farklı hapishanelerinde cezasını çeken bu insanlar türlü sıkıntılarla karşı karşıya kaldılar.

Tüm bu süreçte neler yaşandı?

Olaylar neden büyüdü? Olaylara sebep olanlar kimlerdi ? Sonrasında başka olaylar

yaşandı mı?

Bunlar ve daha pek çoğu bu çalışmanın cevap aradığı sorulardır..


Basım Ayı/Yılı : 6/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 535
Ağırlık : 535
En / Boy : 16,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺175,20

Tıp mesleğinin ilk mensupları halk hekimleri ve şifacılardı. Hastalıkları önlemek, teşhis ve tedavi etmek üzere telkinin gücünden faydalandılar, bugün ‘büyüsel’ dediğimiz ritüalistik yöntemleri ortaya koydular, dinî uygulamalar ihdas ettiler ve floranın tedavi edici gücünü keşfettiler. Nesilden nesile zenginleşen tıbbî birikim, insanlığın şifa mirası oldu. Halk hekimliği, diplomalı hekimlerin tarih sahnesine çıkmasından sonra da yaşamaya devam etti.

Halk hekimliğinde varlığın, sağlığın ve hastalığın açıklanma biçimleri, sağlık ve hastalıkla ilgili girişimler o toplumda hâkim dünya görüşünü ve insan anlayışını zemin alır. Halk tıbbının kavramlaştırmaları ve pratikleri de kültürün parçası olur.

Geleneksel kültürlerde, yeryüzü ‘ulu ana’dır ve bereketin kaynağıdır. ‘Gök baba’nın güneş, ay, yağmur, kar, rüzgarla hayat verdiği ‘ulu ana’, yani ‘koca karı’, bitkileri ve hayvanları ile bütün hazinesini değerini bilenlere açar. Bitkilerin dilinden anlayan ve onlardan aldıkları sırlarla “kocakarı ilaçlarını” yapan bilge insanlar, yeryüzünde kendilerinden çok daha kıdemli olan bu varlıklara gönül borcu hissederler.

Sümeyra Sinoğlu Yılmaz’ın Rize’de geleneksel halk hekimliğine dair orijinal alan çalışması, vâkıf olmaya ihtiyaç duyduğumuz bir tecrübeyi bize aktarması açısından çok önemlidir. Kendisini ve çalışmayı yayınlayan Rize Araştırmaları Vakfını tebrik ediyorum.


Basım Ayı/Yılı : 6/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 143
Ağırlık : 143
En / Boy : 16,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺87,60
Şer’iyye Sicillerine Göre 19. Yüzyılın İkinci Yarısı

Rize ailesinin genel yapısı, sosyo-ekonomik, dini ve kültürel durumu, meslekler, şahıslar ve şahıs adları, unvan ve lakaplar, hayırseverler, sülaleler, hâneler, evlerde ve günlük hayatta kullanılan eşya ile giyim-kuşam ürünleri, evlenme-boşanma, ölüm, nafaka, miras, çocukların konumu ve muhafazası gibi çok çeşitli konular üzerinde kayıtlara dayalı bilgiler verilmiş, ayrıntılı değerlendirmeler yapılmıştır. Eser bu yönüyle, sosyal yapıyı şekillendiren önemli unsurlardan biri olan aile kavramı üzerinden, Rize ve çevresinin gündelik hayatına dair özgün-orijinal veriler sunmakta, gerçek hayattan ilginç sahneler ortaya koymaktadır. Daha önce incelenmemiş bir konu olması hasebiyle de ilgili literatüre katkı yapan eserin, Rize tarihinin pek bilinmeyen bu yönlerini aydınlatması ve aynı başlık altında yapılacak bilimsel çalışmaları çoğaltması temennisiyle...


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 651
Ağırlık : 651
En / Boy : 16,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺204,40

‘‘Benim kazanıma vakıf ekmeği koymayın, dibini deler. Hak teâlâ dergâhında bulgur bulamacı elverir.

Kimsenin ağacına tamah etmeyin, dirlik odunu yakın.

Yoldan geçeni hoş tutun. Misafiri ağırlamakta cimri davranmayın.

Elinizde olanı kaçırıp, aç kalmktan korkmayın. Misafire harcanan gerisin geri gelir.’’


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 96
Ağırlık : 96
En / Boy : 17 / 25
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺80,00

Keşfetmek istediğiniz, ancak araştırmanıza nasıl başlayacağınızı veya hangi yöntemleri seçeceğinizi bilmediğiniz bazı heyecan verici resimler mi buldunuz? Görsel kültürün bir yönü hakkında cevaplamak istediğiniz bir sorunuz mu var? Hangi düzeyde deneyime sahip olursanız olun, bu klasik metin size bir görsel yöntemler araştırma projesini tamamlamak, her adımın arkasındaki mantığı anlamak ve görsel görüntüleri yorumlamamızı şekillendiren bağlamlar ve güç ilişkileriyle meşgul olmak için ihtiyaç duyduğunuz temel becerileri sağlayacaktır.

Kitap adım adım net bir yaklaşımla şunları içerir:

  •  Yöntemlerin pratikte ve farklı görsel materyallerle nasıl çalıştığını göstermek için her yöntem bölümündeki anahtar örnekler
  • Yöntemlerin belirli bölümlerinde becerilerinizi uygulamanıza ve yöntemin bazı karmaşıklıklarını anlamanıza yardımcı olan ‘Odaklanma’ ve ‘Tartışma’ özellikleri
  • Kitap boyunca entegre edilmiş, Instagram ve TikTok gibi dijital görsel medyayı kullanarak araştırma yapma konusunda rehberlik

Bu çok satan kritik kılavuz, sosyal bilimler ve beşeri bilimler genelinde lisans öğrencileri, mezunlar, araştırmacılar ve akademisyenler için görsel yöntem projeleri için mükemmel bir arkadaştır.

Kitap Adı: Görsel Metodoloji
Kitap Yazar Adı: Gillian Rose
Yayın Direktörü: Gülşen İşeri
Editör: Kadriye Kızıl Güzelkan
Kapak Tasarım: Cemalettin Yıldız
Sayfa Tasarım: Aslı Varol
Sayfa Sayısı: 504
Ebat: 16x23,5 cm
Tür: Araştırma İnceleme
Kağıt / İç Baskı: I. Hm Enzo, 90 gr
Cilt / Kapak: Amerikan Bristol 230 gr.
ISBN / Barkod: 9789751044877

₺546,00
Hakimlik, Kaymakamlık, KPSS ve Kurum Sınavları

Birinci Bölüm
İslamiyet Öncesi Türk Tarihi

İkinci Bölüm
İlk Türk – İslam Devletleri

Üçüncü Bölüm
Türkiye Tarihi (xı. Xıv Yüzyıl)

Dördüncü Bölüm
Avrupa Tarihine Genel Bakış
Beşinci Bölüm
Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Dönemi

Altıncı Bölüm
Osmanlı Devleti’nin Yükselme Dönemi (1453–1579)

Yedinci Bölüm
Xvıı. Yüzyılda Osmanlı Devleti Duraklama Dönemi (1579–1699)

Sekizinci Bölüm
Xvııı. Yüzyılda Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi (1699–1792)

Dokuzuncu Bölüm
Xıx. Yüzyılda Osmanlı Devleti (dağılma Dönemi =1792–1909)

Onuncu Bölüm
Xx. Yüzyılda Osmanlı Devleti

Onbirinci Bölüm
Osmanlı İmparatorluğu’nun Kültür Ve Uygarlığı

Onikinci Bölüm
Türk Devrim (inkılâp) Tarihi

Onüçüncü Bölüm
Kongreler Sonrası Dönem

Ondördüncü Bölüm
Birinci Tbmm Dönemi

Onbeşinci Bölüm
Kurtuluş Savaşı’nda Muharebeler Dönemi

Onaltıncı Bölüm
Atatürk Dönemi İç Politika

Onyedinci Bölüm
Atatürk İlkeleri

Onsekizinci Bölüm
Atatürk İnkılâpları

Ondokuzuncu Bölüm
Atatürk Dönemı Türk Dış Polıtıkası (1923–1938 Dönemi)

Yirminci Bölüm
Atatürk’ün Eğitimi Ve Yaptığı Görevler

Yirmibirinci Bölüm
Atatürk Sonrası Dış Politika

Yirmiikinci Bölüm
Atatürk Sonrası İç Politika
Yirmüçüncü Bölüm
1980 Sonrası Dünya Gündemi

Yirmidördüncü Bölüm
Uluslararası Örgütler

Yirmibeşinci Bölüm
Türkiye’de 1990 Sonrası Kurulan Bazı Kurumlar Ve
Türkiye’nin Kültür Mirasları


Basım Ayı/Yılı : 10/2018
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 400
Ağırlık : 450
En / Boy : 17 / 24
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺246,00

Maturidi Tarih İnşası adlı bu çalışma, Maturidi kelamının hayata yansımasını anlama çabasıdır.

Hanefi-Maturidi-Yesevi Gelenek’le şekillenen Maturidi Tarih İnşası; ‘çokluk içinde birlik’ şiarıyla, farklılıklar üzerinde tevhit arayan bir dünya görüşünün izlerini taşımaktadır.

Bu dünya görüşü kaos’tan dirlik ve düzene yönelişi sağlamış, devleti merkeze alan bir toplum inşasını başarmıştır.

Maturidi Tarih İnşası’yla İslam Dünyası’nda yeryüzünü doğru algılayan bir birikim oluşmuştur. Birlikte yaşamacı düşünce adamları, sanatçı ve bilim adamları değişimi yeniden yorumlayarak insanlığa müjdeler sunabilmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 220
Ağırlık : 220
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺85,69
Tarihten ve Günümüzden

Yaşamını Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde sürdüren Prof. Dr. Ömer Eǧecioǧlu, müzik tarihinin tozlu yaprakları arasında unutulmuş birbirinden ilginç olayları, kişileri ve gezip gördüğü yerleri belgeler ve fotoğraflar ışığında müzikseverlerle / araştırmacılarla paylaşıyor. Serinin 1-2-3. kitaplarının ardından, bu kitapta yer alan başlıklar ise aşağıdaki gibidir:

IV. Kitaptan Başlıklar

  • Ho Amca’nın Şehrinde Opera

  • Franz Liszt’in İstanbullu Öğrencisi

  • Mezzo Soprano, Besteci, İlham Perisi: Pauline Viardot

  • Efsanevi Piyanist Franz Liszt’in İstanbul Ziyareti ve Liszt-Listmann Olayı

  • İki Cambazla Fino Köpekleri Arasında: Yıldız Tiyatrosu’nda Bir Altın Çocuk

  • Wagner Festival Tiyatrosu

  • Lenny Yılı’nın Ardından:L. Bernstein ve Candide

  • Moby-Dick: Klasik Edebiyattan Opera Sahnelerine

  • Besteci Jake Heggie ile bir Sohbet

  • Şahane Hayat: Beyaz perdeden Opera Sahnelerine

  • İtalya’da Verdi’nin Adını Taşıyan Opera Salonları

  • Klasik Müziğin Son Harika Çocuğu: Erich Wolfgang Korngold

  • Bayreuth’un Göz Kamaştıran Margravial Opera Salonu

  • Holst’un “Constantinople” Eseri


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 256
Ağırlık : 256
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺149,40

Kültür, bir millet veya topluluğa özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünüdür. Tarihî ve toplumsal gelişme süreci içerisinde oluşturulan maddi ve manevi değerlerin tamamıdır.

Bu yüzden Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini yüksek Türk kültürü olarak belirlemiştir.
Halk Hikâyeleri, gerçek ya da gerçeğe yakın olayların anlatıldığı uzun soluklu anlatım türüdür. Geleneksel bir içeriği olan, kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılan öykülerdir.

“Uluğ Türkistan’dan Anadolu’ya Türk Halk Hikâyeleri-1” adlı yeni eserimizde Türkistan ve Türkiye coğrafyasında Türk milleti tarafından ortaya konmuş birçok halk hikâyesini bir araya getirdik. Bu sayede Türkistan ile Anadolu arasında bir köprü kurup Türk okuyucusu ile buluşturduk.

Gayemiz, Türk Halk Hikâyeleri hakkında okuyucumuza bir fikir vermek ve zengin bir bilgi kaynağı sunmaktır. Bin bir emekle ve göz nuru dökerek hazırladığımız bu eserimizin okuyucu tarafından bolca okunması ve sahip çıkılması dileklerimle…


Basım Ayı/Yılı : 10/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺56,25

Kommagene Krallığı hakkındaki bu çalışmayı aslında müstakil bir çalışma olarak planlamıyorduk. Bu çalışmayı “Hısn-ı Mansur’dan Adıyaman’a” isimli daha hacimli ve yoğunlaştığımız bir çalışmanın bir bölümü olarak ele almayı düşünüyorduk. Konunun içine girip konu ile ilgili kaynak ve okumaları arttırınca biz de daha önceden konuyla ilgili çalışma yapan diğer insanlar gibi Kommagene’nin büyüsüne kapıldık ve bu çalışmayı öncelikle ayrı bir şekilde ele almamız gerektiğinin farkına vardık. Bu sayede Kommagene’nin ülkemizde bilinirliğini arttırmak ve elimizden geldiğince siyasi tarihini belirli bir kronoloji içinde aktararak gelecek çalışmalar için örnek kaynakça ve kılavuz olmasını amaçladık.


Basım Ayı/Yılı : 12/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 192
Ağırlık : 192
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺108,00

Introducing the Syrian revolution, launched against the criminal Assad in March of 2011, describing its causes and objectives, popular and international positions on it and the most prominent events in its heroism and sacrifice filled chapters.

The revolutionaries’ tools of confrontation, from peaceful demonstrations to armed resistance, media work, literature, art, legal and political work, among other efforts. The Assad regime and its allies’ tools of confrontation; from killing, bombing with various types of weapons, arrests, sieges, forced displacement, massacres and the use of forbidden weapons, among others.

How the criminal Assad regime dealt with various educational, religious, health and media institutions before and after the Syrian revolution.

The Syrian revolution’s martyrs and an overview of the icons among them. Detainees in the regime’s prisons, their fate, treatment and the documentation of crimes committed against them.

The Syrian revolution’s displaced peoples. The methods used by the criminal regime and its allies to achieve demographic change.

The concept of victory and defeat in the Syrian revolution, and why complete victory has yet to be achieved. The use of psychological warfare in the revolution, and the Syrian peoples’ options.

Issued in 2021 - 1443 A.H.


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 224
Ağırlık : 224
En / Boy : 17 / 24
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺233,75

Bu kitap; devam etmekte olan Suriye Devrimi sürecini farklı açılardan gözler önüne sermektedir:

Mart 2011'de katil Esed rejimine karşı başlayan Suriye Devrimi ve tanımı, Devrimin sebepleri ve amaçları, Halkın ve uluslararası toplumun devrime bakışları ve konum alışları, Devrimde yaşanan kahramanlık ve fedakârlıkların parlak sayfaları…

Devrimcilerin rejime karşı mücadele ederken -barışçıl gösterilerden silahlı mücadeleye kadar- kullandıkları araçlar, Devrimin medya, edebiyat, sanat, hukuk, sağlık, din ve siyaset açısından sergiledikleri çabalar, Esed rejimi’nin ve müttefiklerinin elindeki araçlar; öldürme, bombalama, tutuklama, kuşatma, zorla yerinden etme, toplu katliam, yasaklanmış silahların kullanılması…

Katil Esed rejimi’nin, Suriye Devrimi’nden önce ve sonra, eğitim, din, sağlık ve medya gibi çeşitli kurum ve kuruluşlara karşı tavırları, Suriye Devrimi’nin şehitleri ve aralarından sembolleşen birkaç simanın hayatından kısa bir kesit, Rejimin hapishanelerindeki tutuklular, akıbetleri, uğradıkları işkence türleri ve onlara karşı işlenen suçların belgelenmesi…

Suriye Devrimi’nde zorla yerlerinden edilenler, Demografik yapıyı değiştirmek amacıyla katil rejim ve müttefiklerinin Suriye halkını yerinden etmek için başvurduğu yöntemler…

Devrimde zafer ve yenilgi kavramı, Devrimin gerçekleşmesindeki gecikmenin nedenleri, Devrim sürecindeki psikolojik savaş, Ve nihayetinde Suriyelilerin önündeki seçenekler...

1443 h. – 2021 m.


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 224
Ağırlık : 224
En / Boy : 17 / 24
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺233,75
Hayat Hikayeleri ve Rivayetleri

Bu araştırma sahabi efendimiz Caban ve onun oğlu Meymun’un (r.a.) hayatları ve rivayetleri hakkında kapsamlı olarak hazırlanmış tek çalışma sayılır. Araştırmanın ayrıntılarından anlaşıldığı üzere, Caban ve oğlu Meymun (r.a.) takva, vera ve zühd sahibi kimselerdendi. Zira Ebu Halde'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Malik bin Dinar'ın yanında olduğu sırada Meymun el-Kürdî'den duydum. Malik bin Dinar ona dedi ki: 'Şeyh, neden babasından bir şey nakletmiyor? Senin baban Resûlullah (s.a.s.) zamanına yetişti!' O da şöyle dedi: 'Babam bir şeyi fazla veya eksik söyleyeceği korkusuyla bize Hz. Peygamber’den (s.a.s.) bir şey nakletmezdi."
Oğul Meymun da babası gibi zahid ve salih kişilerdendi. Tabiînden gelen rivayetlerden çok etkilenirdi. Malik bin Dinar'la çok sohbet ederdi. İmam Zehebi onun hakkında şöyle demiştir: "İyi âlimleri tanıdı/bildi. Tabiînin güvenilir sayılanları arasındadır. Mushaf yazanların tanınmışlarındandı."
Malik bin Dinar, Meymun el-Kürdî'yi "Şeyh (hoca)" olarak nitelerdi.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 220
Ağırlık : 220
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺125,00

"Ülkemizde henüz tam ve gerçek bir ‘Milli Mücadele Tarihi’ yazılmamıştır. Bu konuda yazılanların önemli bir kısmı resmi görüş çerçevesindedir. Resmi görüş çerçevesinde doğruları anlatmaktan sakınan tarihçilerimizin pek çok gerçeği gözardı etmişlerdir. Yayınlanan bazı araştırmalar da kanuni mevzuat dolayısıyla noksandır. Düşmanın yurttan kovulmasından bu yana geçen bir asra yakın zamandaki bu kısır yayınlar, "tarih şuuruna muhtaç milletin kendi tarihi ile arasındaki engelleri ortadan kaldırmamıştır. Biz bu zor işi kolaylaştırır ümidiyle Milli Mücadele gerçeklerinden bazılarını bu iki kitapta toplayarak yakın dönemi aydınlatmaya çalıştık."


Basım Ayı/Yılı : 10/2007
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 151
Ağırlık : 144
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺100,00

Orta Çağ, her açıdan her toplum için farklı bir görünüme sahiptir. Orta Çağ’da Almanya, özellikle X. yüzyılın başları ve XI. yüzyılın ortalarına kadar sanat ve mimaride büyük bir gelişim çağı yaşamıştır. Bu dönemde entelektüel hayat, sanat ve mimaride yaşanan gelişmeler, Otto Hanedanı kral ve imparatorlarının çabalarına dayanmaktadır. Bu dönemde kral ve imparatorlar, saraylarına önemli sanat ve mimari ustalarını getirtmişler ve onları desteklemişlerdir. Sanat ve mimariye karşı olan bu tavırla birlikte Almanya, tarih açısından çok önemli bir Rönesansa ev sahipliği yapmıştır. Otto Rönesansı olarak adlandırılan bu dönem, I. Otto ile başlar II. Heinrich dönemine kadar varlığını sürdürür. Bu dönemde kilise ve devlet arasındaki ittifakın arttığı ve imparatorluğun daha çok kilise adamlarına güvendiği görülmektedir. Özellikle din adamlarının Otto Rönesansı olarak adlandırılan bu döneme önemli katkıları olmuştur. Bunların yanında bu dönemde yapılan ittifak evliliklerinin sanat ve mimariye yansımaları görülmektedir. Otto Hanedanı kadınlarının Otto sanatına etkileri göz ardı edilemez. Özellikle Bizans prensesi Theophanu’nun Alman topraklarına gelişiyle sanatta Bizans etkisi fazlasıyla kendini göstermiştir.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 308
Ağırlık : 308
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺131,25

Hicreti başlangıç kabul etmek dünyayı müslim-gayrimüslim olarak ikiye ayrımak, takvim olarak İslam takvimini, saat olarak İslam saatini ve yazı olarak İslam yazısını benimsemek demektir. Bu gayeyle hazırladığımız İstiklâl Takvimi'nin 1445 senesine ait nüshası neşrolunuyor. Bu seneki takvimimizin ön yüzünde takvime tesadüf eden hadiselerle birlikte Kur'an okumayı bilenlerin Türkçe okumaya intibak etmelerini temin edecek harekeli metinler mevcut. Takvimimizin arka yüzünde ise haritali bir şekilde Türkeli'nin akarsularına dair malumat, Sakarya Meydan Muharebesi'ne dair bir kronologi, Letaif ve nükte, bilmece, bulmaca, mani, tekerleme, yanıltmaç, şarkı, şiir, bunlardan başka İslam toparklarının haritalar üzerinde 14 asır boyunca olan serencamı ve Hoca Ali Rıza resimleri bulunuyor..


Basım Ayı/Yılı : 6/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 720
Ağırlık : 720
En / Boy : 12 / 16
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,00

Kitabımı tamamlayıp dostlarıma takdim etmenin mutluluğunu yaşıyorum. Umarım sizleri sıkmadım. Kitabıma erişen her okurum dostumolmuştur. Dolayısıyla dostluk hazinemi zenginleştirme imkanı kazandım. Bu vesileyle tüm okur dostlarımı saygıyla selamlıyorum. Yaşamımdan bazı kesitler sundum. Özellikle yeni nesil gençlerimizin bu sahnelere inanmakta zorlandıklarını tahmin ediyorum. Çünkü kendi evlatlarımın bile şaşkınlık yaşadıklarını biliyorum. Bizim kuşaktan önceki kuşakların yaşadıkları zorlukların daha müşkülatlı olduğunu annelerimizden, ninelerimizden çok dinledik. Ağaç kabuklarını, köklerini, yapraklarını yiyerek hayatta kaldıkları kıtlık dönemlerinin anlatıldığı hikâyeleri çok işittik. Köylerde kıran olarak tabir edilen hastalıklar geldiğinde günde 15-20 cenazenin kalktığı dönemlerin yaşandığını annelerimizden, ninelerimizden öğrendik.

Dün yaşananların bugün olmayacağının garantisi yoktur. Hepsi birkaç butonun tuşuna dokunmanın başında. Bireylerin, toplumların, milletlerin ve devletlerin kin, nefret, intikam, öfke, sömürü gibi negatif dürtülerin baskısı altındaki beyinlerin muhakeme merkezi işlev yapamaz. İşte o zaman nükleer butonlar zincirleme reaksiyonlalarla devreye girer. İnsanlığın sonu olur, güzelim dünyamız cehenneme döner. Vermek istediğim mesajı şöyle özetliyorum:

Ey insanlık! Kainatı yaratan kudret, dünyamızı bizim için barış ve

huzur içinde yaşayacağımız bir beşik kılmıştır. Dünyamızı imar edelim,

Adem'den kardeş olduğumuzun bilincinde olalım..


Basım Ayı/Yılı :
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 336
Ağırlık : 336
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺130,00

Yüzyıllık Apartheid, Türkiye tarihinin hatırlanmak istenmeyen, halının altına süpürülen karanlık yanlarını temel alan bir muhasebe metni. Eserlerinde ortak tarihimizi eleştirel bir bakış açısıyla ele alan Taner Akçam, bu çalışmasında Cumhuriyet’in genellikle kurtuluş, kuruluş ve bağımsızlık temaları etrafında ele alınan ilk dönemini, etnik, dinsel, dilsel ayrımcılıkların kurumsallaştığı, pek çok uygulaması günümüzde de devam eden bir Apartheid rejimi olarak tartışıyor ve eşitlik, adalet ve özgürlük ilkeleri üzerinde yükselecek bir gelecek için bu döneme farklı merceklerle bakmamızı öneriyor. Rejimin toplumu kast sistemini andırır kategorilere ayırdığına ve bunu yasal ve örtük düzenlemelerle sürdürdüğüne dikkat çeken Akçam, Cumhuriyet’in ilk çeyreğinde, Apartheid’le dışlanan kesimlerin Şeyh Sait Ayaklanması gibi olaylarda eşitlik ve özgürlük ekseninde nasıl bir araya geldiğini göstererek genelgeçer yargıları kırıyor. Yüzyıllık Apartheid, tam da Cumhuriyet’in 100. yılında, tıpkı bir sis çanı gibi, bizi bekleyen muhtemel tehlikeleri haber veren, toplum olarak gelecekte doğru bir rota izleyebilmemiz için gereken kerteriz noktalarını imleyen bir çağrı.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 152
Ağırlık : 152
En / Boy : 13 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺123,82
Rejisör Aşod Madatyan ve Kozmopolitizmden Milliyetçiliğe Türkiye'de Tiyatro 1902-1962

Aşod Madatyan, Osmanlı İmparatorluğu’nun son çeyreğinde ve Cumhuriyet’in ilk kırk yılında tiyatro yaşantımızın tam merkezinde ve ön saflarında yer aldı. Güllü Agop’un Mardiros Mınakyan’a geçirdiği tiyatro bayrağını daha sonra o devraldı ve yirminci yüzyılın ortasına kadar taşıdı. Ermeni ve Türk sanatçılarla, farklı tiyatro topluluklarıyla, Darülbedayi’yle ilişkileri, bir rejisör ve tiyatro insanı olarak yaptıkları, teori üzerine kafa yoran bir düşünce insanı olarak yazıp çizdikleriyle, sahnelerimizde hoş bir seda bıraktı. Spekülatif olmak pahasına akıl yürütmek gerekirse, Madatyan eğer Ermeni değil Türk olsaydı, tiyatromuzda dostu Muhsin Ertuğrul’a denk bir konumda olacağı teslim edilecektir. Sadece sahne tecrübesi, yöneticiliği, girişimciliği değil, çağdaşlarının her fırsatta onayladığı teorik bilgisi de bu tespiti haklı çıkarır. Bu çalışma, Aşod Madatyan’ı, Meşrutiyet dönemindeki tiyatro faaliyetlerini, Mütareke sahnelerindeki hareketliliği, Cumhuriyet’le gelen değişim ve dönüşümleri, tiyatro tarihi çalışmalarında hiç ele alınmayan konuları siyasal ve sosyal gelişmelerin içine yerleştirerek ele alıyor. Nesim Ovadya İzrail, Düşler Sahnesi’nde perdenin dışında kalanları veya bırakılanları yeniden sahneye davet ederken, bizleri tiyatro tarihimiz üzerine bir kez daha düşünmeye davet ediyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 216
Ağırlık : 216
En / Boy : 15 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺136,85
İstanbul’dan Der Zor’a Sürgün ve Geri Dönüş Hikâyem 1914-1919

1915’te Ermenilerin Halep, Musul ve Der Zor’a “zorunlu” sürgünü için çıkarılan ve “Tehcir Kanunu” olarak bilinen geçici kanun, esas olarak büyük bir halk kitlesinin imha kararıydı. Halkın geri kalanı için olduğu gibi Ermeni entelektüeller için de bu dönem, tehcirin ilk günlerinden başlayarak büyük bir yıkımı ve pekçokları için kaçınılmaz ölümü getirdi. Bu insanların sadece küçük bir kısmı çöllerden sağ kurtulabildi. Ermenicenin Hagop Baronyan’la birlikte en ünlü hiciv yazarlarından biri olarak tanınan Yervant Odyan da sürgünü ve ölümün soğuk yüzünü görüp sağkalanlar arasındaydı. İstanbullu bir yazar, yayıncı ve gazeteci olan Odyan, soykırımın türlü aşamalarını bizzat, hem de üç buçuk yıl gibi uzun bir süre boyunca, tüm şiddetiyle deneyimlemiştir. 1919’da sürgünden döndükten sonra tefrika halinde yayımladığı Lanetli Yıllar, Ermeni halkının yaşadıklarına ve imha politikalarına birebir tanık olmuş bir yazarın, yalın, çıplak anlatısıdır. Sürgün zulmünü Odyan’ın kendine has üslubu ve bakış açısıyla yansıtan bu çalışma, sunuş yazısında Krikor Beledian’ın da belirttiği üzere soykırım hatıratı yazınının çok önemli bir parçasıdır. Sınırsız bir şiddet sarmalının ve katliamların karanlık gölgesi altında sürgünlerin yaşadıklarını anlattığı gibi, hayatta kalmak için türlü yöntemlere başvuranları, ölüme direnmenin yollarını, çoğu yozlaşmış resmi görevlilerin ve resmi kurumların tutumlarını, nihayetinde bütün yönleriyle şiddet ve katliam mekanizmasını mercek altına almaktadır. – Lanetli Yıllar, Aras Yayıncılık ve Kor Kitap ortaklığıyla yayımlanıyor.


Basım Ayı/Yılı : 4/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 384
Ağırlık : 384
En / Boy : 15 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺158,10

1888 ve 1895 yıllarında Dersim'i bir baştan bir başa dolaşan etnograf Antranik'in (Yeritsyan) 1900’de Tiflis’te Ermenice olarak yayımlanan kitabı 2012’de yapılan ilk Türkçe çevirisinden sonra bu kez de yenilenmiş baskısıyla okura sunuluyor.

Tarihi boyunca kendine özgü bir yaşantının hüküm sürdüğü bölgenin doğal konumundan iklimine, sularından bitki örtüsüne, hayvanlarına, kuşlarına, madenlerine ve kaplıcalarına değin bütün bir Dersim coğrafyasını gözler önüne seren Antranik, yüz otuz yıl öncesinin Dersim hayatını da ayrıntılarıyla, köy köy, hane sayısı ve nüfus istatistikleri de vererek aktarıyor. Yalçın dağlar ve sık ormanlarla çevrili haşin bir tabiat ile iç içe yaşayan Dersimlinin duygu dünyası ve yaşam mücadelesi, halk tarihçilerinin ve seyitlerin ağzından, yazarın gözlemleri eşliğinde sunuluyor. Aşiret yaşamı, aşiretler arası ilişkiler, Ermeni Mirakyan aşireti ve Kızılbaşlar hakkında önemli bilgilerin yer aldığı kitap, Dersim-Osmanlı ilişkisi, merkezi otoriteye karşı tutum ve 19. yüzyılda Dersim'e yönelik askeri harekatlar ve bunların sonuçlarının yer aldığı son bölümüyle tarihe de tanıklık ediyor.

Kitapta, yazarın notlarının yanı sıra, Türkçe baskıya özel olarak hazırlanmış açıklamalar, yerleşim yerlerinin eski ve yeni adlarının karşılaştırmalı bir listesi ve alfabetik bir dizin de yer alıyor.


Basım Ayı/Yılı : 2/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 200
Ağırlık : 200
En / Boy : 13 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺115,60
Ermeni Diasporasında Müzik

Ermeniler 1915’te asırlardır yaşadıkları topraklardan koparıldıklarında artlarında yalnızca evlerini değil devasa bir kültürel mirası da bıraktılar. Bu mirasın en zengin kalemlerinden olan müzik, Osmanlı halkları için bir ortak üretim zeminiydi. Soykırımdan sağkalanlar ve onların torunları, fiziksel ve ideolojik sürgünlerinde, soykırımın faili olarak gördükleriyle tüm ortaklıkları reddederken, müzik de bu reddedişten nasibini aldı. Zamanla ortak şarkılar siyasi ve toplumsal baskılarla diaspora cemaatlerinin kamusal alanından silinse de, özelde bu müzik, Ermenilerin sıla hasretlerini dindirdiği güçlü bir araca dönüştü. Yeni Ermeni kimliği milliyetçi bir tahayyülle belirlenirken, insanlar “Şeker Oğlan”ı, “Ada Sahillerinde Bekliyorum”u, “Telgrafın Telleri”ni dinlemeye gizlice devam etti. Ermeni müziğinin ve kimliğinin sürekli yeniden çizilen sınırlarında gezinen Sylvia Angelique Alajaji, Osmanlı coğrafyasındaki Ermeni müzisyenlere ve soykırım sonrasında Amerika ve Lübnan’da gelişen diaspora cemaatlerine bakarak “Ermeni müziği nedir?” sorusunun yanıtını arıyor. New York’un Sekizinci Caddesi’nde icra edilen Anadolu müziği yerini zamanla, Lübnan’dan dünyaya yayılan milliyetçi temalara bırakırken, çeşitli Ermeni gruplarına ev sahipliği yapan Kaliforniya’daki en son müzik ve siyaset tartışmaları Ermeniliğe dair farklı algıları ortaya koyuyor. Alajaji, müziğin, sürgündeki toplulukların kimliğini oluşturan çokkatmanlı etkilerine dair eleştirel bir yaklaşımla, salt Ermeni müziğinin ne olduğu sorusunu yanıtlamıyor, Ermenilerin “kim” olduğu meselesini de irdeliyor.


Basım Ayı/Yılı : 9/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 176
Ağırlık : 176
En / Boy : 15 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺124,10

Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ayıran kimi kesin sınırlar, bazı yol ayrımları var olduğu gibi, pek çok süreklilik ve ilişki, kopukluk ve devamlılık da mevcut ve bu alanların etrafındaki tartışma, olay ve kavramlar özellikle son onyıllarda tarihçilerin ilgi duyduğu alanları belirliyor. İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e geçişin en dramatik ve keskin dönemecinde gerçekleşen ve Ermeni Sorunu’nun bir soykırımla “hallolunduğu” dönem de yalnızca 1915-1918 yılları arasında yaşanan sürgün ve katliamlarla sınırlı değildi. Yaklaşık otuz yıldır Ermeni Soykırımı alanında çalışan tarihçi Taner Akçam’ın yeni kitabı Ermeni Soykırımı’nın Kısa Bir Tarihi, soykırımın tarihine ilgi duyan, konuya dair temel bilgileri ve güncel tartışmaları merak eden okurlar için, 1878-1923 sürecinin nasıl anlaşılması gerektiğine ilişkin genel bir çerçeve, özet bir tarihçe sunuyor. İmparatorluk topraklarında yaşayan neredeyse her dört kişiden birinin Hıristiyan olduğu demografik gerçeklik, soykırımın yalnızca Ermenilerle sınırlı kalmaması, süreç boyunca Hıristiyan unsurların sosyal ve kültürel olarak yok edilmesi, Cumhuriyet politikalarının da farklı yollarla bu süreci devam ettirmesi, bugünün Türkiye’sini anlamak açısından da kilit önem taşıyor. Ermeni Soykırımının Kısa Bir Tarihi, Osmanlı Hıristiyan nüfusunun bir arada yaşamdan yok oluşa nasıl sürüklendiğini, imha kararını alan özneleri ve alandaki failleri, deneyimli bir tarihçinin derin birikiminden süzülmüş akıcı bir kurgu ve duru bir dille sunuyor okura.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 192
Ağırlık : 192
En / Boy : 13 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺135,15
1915 Destanları ve Halep

1915’te Ermenilerin yaşadıkları, özellikle son yirmi yılda pek çok çalışmaya konu oldu, ancak Ermeni Evine Figan Kuruldu, belki de daha önce hiç denenmemiş bir şeyi yapıyor ve Büyük Felaket’in iz ve etkilerini halk sanatçıları tarafından söylenmiş destanlarda arıyor. Akademisyen Ayhan Aktar, soykırımdan sağ kalan ve Halep yöresinde hayata tutunan âşıkların Ermeni harfleriyle Türkçe olarak basılmış destanlarını ele alırken, hem yazarlarının 1915 ve sonrasında birey olarak deneyimlerine odaklanıyor hem de farklı yönleriyle soykırım-sonrası yaşantının temel meselelerine dikkat çekiyor. Bu destanlar bir anlamda sağ kalanların hikâyesini, uğradıkları ayrımcılığı, tehcir sonrasında yeni bir hayat kurmaya çalışırlarken neler yaşadıklarını anlatırken, bir yandan da onların başlarına gelenleri hangi ruh halleriyle karşıladıklarını, dünyayı ve çevrelerinde olan bitenleri nasıl algıladıklarını gösteriyor. Kitapta yer alan bazı destanlar ölümcül tehcir yürüyüşünü, bazıları Antep, Urfa, Maraş gibi şehirlerde daha sonra yaşanan çatışmaları anlatırken, kimileri de Ermenilere yeni bir yurt olan Halep’teki yaşamın zorluklarını ya da modernleşen hayatla birlikte gelen moda ve dans gibi “acayiplikler” etrafında yaşanan toplumsal gerilimleri ele alıyor. Aktar, tüm bu malzemeyi ve ilgili arka planı usta işi bir tarihçilikle bir mücevher gibi işleyerek sunuyor okura.


Basım Ayı/Yılı : 7/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 214
Ağırlık : 214
En / Boy : 15 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺147,05
Toplumsal Cinsiyet Ekseninde Türkiye’de Ermeniliğin Yeniden İnşası

Lerna Ekmekçioğlu, uzun yıllara dayanan ödüllü çalışmasının ürünü olan Bir Milleti Diriltmek’te I. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasını, önce işgal altındaki İstanbul’u, ardından Cumhuriyet’in ilk on yılını ve bu süreçte hayatta kalan Ermenileri mercek altına alıyor. Çalışma, 1915 ve sonrasında nüfusunun büyük bir kısmını ve aydın sınıfını kaybetmiş, ancak bir ulusal devlete sahip olma hayalleri de halen canlı olan bir milletin ne tür stratejiler ve yöntemlerle kendi kendini diriltmeye çalıştığını gösteriyor. Savaş sonrası pek çok ülkede olduğu gibi toplumsal yeniden inşa süreçlerinin merkezine kadınlar ve çocuklar otururken, kadınlar, özellikle feministler, “diriliş”in toplumsal örgütlenmesinin bel kemiği oluyor. 1919-1933 dönemini kadın hareketi ve toplumsal cinsiyet üzerinden okuyan Ekmekçioğlu, dönemin kadın hareketinin önde gelen ismi Hayganuş Mark’a ve onun bu süreçte aralıksız yayımladığı kadın dergisi Hay gin’e bakarak, Ermeni kadınlara, bazen feminist ideolojiyle çarpıcı bir biçimde çelişmek pahasına olsa dahi, milletlerine nasıl faydalı olabileceklerine dair yol göstermeye çalışan öncü kadınlara yoğunlaşıyor. Kitabın bir yarısı işgal İstanbul’unda, diğer yarısı da işgalden kurtulmuş ve Türk olmayan bütün unsurları artık küçük azınlık cemaatleri haline gelmiş bambaşka bir İstanbul’da, dolayısıyla Yeni Türkiye’de Ermeni, kadın ve feminist olmaya odaklanıyor. Yeni koşullara uyum sağlayabilmek adına geçmişi unutturmak ve hain değil sadık ve makbul vatandaşlar olduklarını göstermek için ellerinden geleni yapan bu kadınlar, aynı zamanda kendi milletleri içindeki ataerkiye karşı mücadele ederken adeta insanüstü bir çaba gösteriyordu. Bu çabanın doğasını anlamaya çalışan Bir Milleti Diriltmek, Türkiye kadın hareketi tarihinin en önemli eksik halkalarından birini tamamlayan eşsiz bir çalışma.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 264
Ağırlık : 264
En / Boy : 15 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,45
Musa Dağ 1939

1939’da Hatay’ın Türkiye’ye iltihakı, Ermeniler için yeni bir göç dalgası başlattı. Bu çalışma, bölgede yaşayan Ermenilerin hafızasında o dönemin nasıl yer ettiğini kayıt altına almak için yapıldı. Ancak, hafızasına başvurulan isimler sadece bellekleri güçlü oldukları için seçilmedi. Hiçbiri iki kıtaya yayılmış İstanbul’un yüzlerce yıldır üst üste binmiş sokakları, caddeleri, meydanları arasında ustalıkla yolunu bulan bir taksici ya da antikçağdan kalma uzun replikleri hatasız ezberleyen, hitabetiyle büyüleyen usta birer tiyatrocu değil. Tek ortak noktaları, “ahali gitmeden”, yani 1939’dan önce Musa Dağ’ın eteklerinde doğmuş olmaları. Röportaj yaptığımız insanlardan çok azı Musa Dağ’da yaşıyor, geri kalanı İstanbul’da, 1939’daki göçün ulaştığı yer olan Lübnan, Ancar’da, Sovyetler’in çağrısıyla gittikleri Ermenistan’ın başkenti Erivan’da, Eçmiyadzin ve dağlarının adını taşıyan Musaler kasabasında, son olaraksa Fransa’da, Paris’te... Ahalinin Gidişi, anayurtlarından sayısız kez göçmek zorunda kalan, bugün dünyanın dört bir yanına dağılmış Musa Dağlı Ermenilerin hikâyesini anlatıyor.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 224
Ağırlık : 224
En / Boy : 13 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺107,95
İskenderun Sancağı’ndan Hatay’a Ermeni Meselesi

1930’lu yıllar boyunca, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm dikkati sınır boylarında, özellikle de Hatay, İskenderun ve çevresindeki bölge üzerindeydi. Ermeni nüfusun tüm hareketleri de yakından izleniyordu, zira bölgedeki tüm taraflar içinde Ermeniler önemli bir nüfusa sahipti. Ancak, 1939’da Hatay’ın Türkiye’ye bağlanması kesinleştiği andan itibaren, hiçbir şey Ermenileri bölgede tutmaya yetmedi, çünkü geçmişin yaraları hep belleklerdeydi. Bu çalışma, Türkiye’nin Hatay’a veya Sancak’a dair perspektifini gazete haberleri ve köşe yazıları üzerinden kronolojik olarak ele alıyor. Köşe yazarlarının ve gazetecilerin sesini doğrudan aktarmak adına alıntılara yer verirken, Türkiye basınında Sancak konusunda gündem olan makale ve belgeleri, aktörleri aracısız olarak aktarıyor. Gazetelerden yansıyanları anılar, döneme ve bölgeye dair akademik çalışmalar ve arşiv belgeleriyle harmanlayarak okurun ilgisine sunuyor. Sancak Düştü, sadece Hatay Meselesi’ni değil, Cumhuriyet’in ilk dönemini anlamak için de çok değerli bir kaynak.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 224
Ağırlık : 224
En / Boy : 15 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺124,10

“Sizler iyi yiğitlersiniz, Allah sizden razı olsun! Biz bugün varız, yarın yoğuz. Elimiz, kulağımız, gözümüz sizsiniz. Bizden aldıklarınızı sizden sonrakilere satın. Bunlar garip Necmettin ile birlikte toprağın altına girmesin.”


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺70,00

21. yüzyılın en büyük sosyal sorunlarından biri olan uluslararası göç, hem gelişmekte olan ülkeleri hem de gelişmiş ülkeleri etkileyen sosyal bir olgudur. 2011 yılında Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan ve Türkiye başta olmak üzere farklı ülkelere sığınan Suriyeliler bu yüzyılın en büyük kitlesel göç hareketini başlattıklarının farkında değillerdi.

 

Aradan geçen on bir yılın sonunda Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sayısı, ülkedeki yabancıların büyük bir çoğunluğunu oluşturmuştur. Türkiye’de Suriyelilere yönelik yapılan çalışmalar daha çok uyum konusunda olmuştur. Bu çalışma Suriyeli sığınmacıların yaşadıkları uyum konusunun yanı sıra ve iskân ve konut sorunlarının belirlenmesi açısından da önem taşımaktadır. Ayrıca çalışmanın bölgesel düzeyde gerçekleşmesi ve Göç İdaresi Başkanlığı ile ortak hareket edilerek yapılması bu konunun özgünlüğünü ortaya çıkarmaktadır.

 

Alan araştırması, Doğu Marmara illeri kapsamında olan Yalova, Kocaeli, Sakarya, Bolu ve Düzce illerinde yaşayan toplam 1.144 kişiye uygulanmış ve toplanan veriler, frekans ve yüzde analizi, ki-kare uygunluk testi ve bağımsız ki-kare testi aracılığı ile analiz edilmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 6/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 192
Ağırlık : 192
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺130,20

İstanbul Ermeni Patriği Tokatlı Avedik’in hayatı, rahiplik günlerinden itibaren romanlara, filmlere konu olabilecek maceralarla geçmiş, 1711 yılında, doğduğu topraklardan çok uzakta, Paris’te trajik bir şekilde sonlanmıştır. Fransa Kralı XIV. Louis’nin Katolik faaliyetlere giderek artan desteği ve bürokrasinin patrik üzerinde yoğunlaşan öfkesi sürgün edilmesine ve ölümüne neden olmuştur. Patrik Avedik’in hayatının son günleri, neredeyse yüz yıl boyunca bir sır olarak kalmış, uzunca bir süre kendisinin Alexandre Dumas’nın romanına konu olan Demir Maskeli Adam olduğuna inanılmıştır. Demir Maskeli Adam’la karıştırılması, tarihçilerin onunla ilgili merakını körüklemiş ve gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını sağlamıştır. 18. yüzyıl başlarında Osmanlı İmparatorluğu dahilindeki misyonerlik faaliyetlerini ve Ermeni toplumunun yaşadığı dini ve siyasi tartışmaları ele alan bu kitap, Sirvart Malhasyan’ın pek çok Ermenice kaynağın yanı sıra Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Fransız Ulusal Kütüphanesi’ndeki belgeler ve dönemin ünlü tarihçilerinin, araştırmacılarının farklı dillerde kaleme alınmış çalışmaları ışığında yürüttüğü araştırmanın ürünü. Osmanlı-Ermeni tarihinin az bilinen gizemli ve önemli bir kesitine Türkçede ilk kez bu kadar yakından bakıyoruz.   

YAZAR HAKKINDA: 1962’de İstanbul’da doğdu. 1984’te İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Atatürk İlkeleri ve İnkılapları Enstitüsü’nde yüksek lisansını tamamladı. Doktora çalışmalarına devam etmektedir. 1985-2005 tarihleri arasında Türkiye Ermenileri Patrikliği sekreteryasında görev almış ve bu kurumdan emekli olmuştur. 1993 yılından itibaren profesyonel olarak Ermenice-Türkçe, Türkçe-Ermenice çeviriler yapmakta, farklı mecralarda çeşitli konularda makaleler yayımlamaktadır. 


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺137,70

Bu çalışmada, 17 Yüzyıl Osmanlı toplumu ve özellikle başkent İstanbul'da yükselen dini bir hareket olan Kadızadeliler ile bu hareketin muarızları arasındaki mücadele incelenmiştir. 17 yüzyılda meydana gelmesine rağmen tarafların taşıdıkları zihniyet ve davranışlar ile tartışılan konulardan bazıları günümüzde de canlılığını koruduğundan konu salt bir tarih çalışması olmayıp günümüze de ışık taşıyacak bir mahiyet arz etmektedir. Osmanlı toplumunda sosyal bir vakıa olarak önemli bir yer tutan Kadızadeliler Hareketinin Tecdid ve Islah hareketi mi olduğu ya da çok daha özgün bir oluşum olarak mı ele alınacağı veya günümüzde yaygın olan tekfirci bazı hareketlere benzer bir yapılanma mı olduğu konusunu okuyucunun takdirine bırakıyoruz.

Basım Ayı/Yılı : 2/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 128
Ağırlık : 128
En / Boy : 13,5 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺119,00

Sonbahar gelmiş, kış hazırlıkları başlamıştı köyde. Tarlasına iyi kötü bir şeyler ekip dikebilenler, kış için şanslı sayılırdı. En azından kışlık bulgurlarını kaynatıp, unlarını değirmende çektirebilenler, kışın bir sıcak çorba kaynatıp, karnını doyurabilirdi. Kimi evlerde genç kimse olmadığından yaşlılar, tarlayı ekip biçemiyor, biçare kalıyordu. Ekip biçebilenler hasadını yapmış, samanını toplayıp kışın hayvanlarına vermek üzere bir kenara yığmış, üstünü de güzelce muşambalarla kapatmıştı. Meryem Gelin ile Gülsüm Ana, ertesi sabah erkenden kalkıp bulgur kaynatacaklar, dama serip kuruttuktan sonra bir kısmını kışın kavurga yapmak için ayıracaklar, geri kalanını da değirmene götürüp düğülcük (ince bulgur) ve kalın bulgur (pilavlık) olarak öğüttüreceklerdi. Tarlasını ekip dikecek mecali olmayan yaşlılar, çocuklara palamut ağaçlarından toplattıkları palamutu kurutup değirmene götürüp öğüttürdükden sonra yapacakları ekmeklerle karınlarını doyuracaklardı mecbur. Palamudun tadı acı idi, palamuttan yapılan ekmeğin tadı da acı idi dolayısıyla. Art arda gelen Seferberlik ve Kurtuluş Savaşı’ndan dolayı, yurt genelinde kıtlık hakimdi. Üstüne üstlük bir de işgal kuvvetlerinin evlere girip yiyecek içecek, ellerinde ne varsa, her yeri talan edip götürmesi sonucu, sivil halk ciddi anlamda sıkıntı yaşıyordu. Ona rağmen elinde kalanlarla cephedeki Mehmetçik’leri desteklemek için ellerinde avuçlarında ne var ne yoksa, ellerinden geldiği kadarıyla Türk ordusuna maddî-manevî yardımcı olmak için gereken her neyse yapıyorlardı.


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 162
Ağırlık : 162
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺100,00
Tükendi

Nasıl ki iktisat bilimi sınırlı kaynakların etkin kullanımı ile ilgileniyorsa, jeopolitik de sınırları belli olan coğrafyanın etkin kullanımı ile ilgilenmektedir. Coğrafya statik bir unsur olabilir lakin politika oldukça dinamik, dolayısıyla değişken bir yapıdır. Bazen coğrafyanız sayesinde politik başarılar kazanırsınız bazen de coğrafyanıza rağmen. Lakin jeopolitik bilmezseniz hiç kazanamayacağınız aşikârdır. 

Jeopolitik sorunların bölgesel kalmadığı, küresel etkilere sebep olduğu günümüzde sadece kendi jeopolitik konumuzunu bilmek yetersiz kalmaktadır. Anlık olarak değişen dünyayı takip etmeli ve coğrafyayı da bu değişimle birlikte ele almak gerekmektedir. 

Bu çalışma, ele alınan bölgelerdeki jeopolitik sorunları ve bu sorunlara yönelik bazı çözüm yollarını incelemektedir. Küresel bir bakıştan ziyade bölgesel bir bakış açısı eşliğinde Orta Asya, Balkanlar, Latin Amerika, Afrika, Uzak Doğu Asya ve Akdeniz üzerine analizler ortaya konulmaya çalışılmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 196
Ağırlık : 196
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺116,25
Tükendi
Gök Tanrı’dan Şamanizm’e, Gök Yeleli Bozkurttan Kutsal Hayat Ağacına, Türk Mitolojisi Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

TÜRK MİTOLOJİSİ 101

BİR ÇIRPIDA TÜRK MİTOLOJİSİ
Başlangıçta uçsuz bucaksız sulardan başka hiçbir şey yoktur: Daha ne yer, ne gök, ne deniz varlığa gelmiştir… Tanrı Ülgen bu bilinmez suların üzerinde uçup durur fakat konacak bir yer bulamaz. Bu sırada ilahi bir ses ona hitap eder ve “Karşına çıkan şeyi tutup yakala,” der. Tam o sırada sulardan bir taş fırlar. Ülgen hemen taşı yakalar; artık üzerinde durabileceği bir yer vardır. Şimdi sıra dünyayı ve diğer âlemleri yaratmaya gelmiştir. Ülgen, dünyayı yaratmaya başlamak ister ama bunu nasıl yapacağını bilemez. İlahi sesin ona yanıt vermesini umarak bunu nasıl yapabileceğini sorar. Bu kez sesin kaynağı olan Ak Ene (Beyaz Ana) kendini gösterir, “Yap, olsun,” der ve sulara gömülüp ortadan kaybolur…
Türk mitleri bu öyküyle başlıyor ve birbirinden ilginç başka pek çok mitle devam ediyor. 
Mitolojiye ve Türklerin eski inançlarına ilgi duyanlar için eşsiz bir kaynak!


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 240
Ağırlık : 240
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺143,50
Tükendi

Bu kitap, hukukun da bir öyküsü olduğunu anlatıyor. Hukukun tarihsel köklerinin binlerce yıl öncesine gittiğine dair bilinen doğrunun da ötesine geçerek, hukukun sanatla, mimariyle, felsefe ve sosyolojiyle hatta giyim kuşamla olan ve binlerce yıl geriye giden gelişimini gösteriyor.

Hukukun mitolojik öykülerinin ve varlıklarının anlatımıyla başlayan kitap; eskiçağlardan günümüze uzanan hukukun gelişimini resim, gravür ve fotoğraflarla anlatmaktadır. Yine görsel malzemelerle hukukun sanatsal varlıklarını bizlere gösteriyor. Hukukun da kahramanları olduğunu ve bu kişilerin önemini gösterirken onların nasıl insanlar olduklarını da fotoğraf veya resimlerinden anlayabiliyoruz.

Bu kitap, kuru bilgiden çok görsel malzemelerinin çokluğuyla hukukun gözlerden uzak kalmış kişi, yer, olay ve şeylerini bize tüm detayıyla göstermektedir. Kitabın en önemli özelliklerinden bir diğeri ise, hukukun salt bir yazılar bütünü olmadığı, hukukun, tekstille, heykellerle ve yazıtlarla ifade edilebildiğini, toprağa, bitkiye, tunca, tekstile büründüğünü, arkeolojisinin, tarihinin, felsefe ve sosyolojisinin olduğunu görsellerle anlatmasıdır.

Kitapta yer alan görsellerin bir çoğunun yazarın koleksiyonuna ait ve çok nadir parçalar olmaları ise kitaba bir başka önem katmaktadır.

Hukuku görsellerle ilk anlatan bu kitap, araştırmacı ve hukuk öğrencilerinin olduğu kadar arkeolojiye, mitolojiye ve tarihe meraklı okuyucunun da baş ucu kitabı olacak temel bir kaynak niteliğindedir.

Konu Başlıkları
Hukukun Öyküsüne Giriş
Hukukun Mitolojisi
Eski Çağlarda Hukuk
Hukuk Felsefesi ve Hukuk Sistemleri
Kamu Özgürlükleri ve İnsan Hakları
Tarihte Önemli Yargılamalar
Hukuksal Uygulamalar
Ünlü Hukukçular
Hukukun Sanatsal Objeleri
Hukukta Mimari
Suçluların Cezalandırılması ve Hapishaneler
Avukatlık ve Savunma


Basım Ayı/Yılı : 11/2018
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 632
Ağırlık : 632
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺640,00
Tükendi

Bir dönemin gün gün panoraması...

Devrimin ve Karşı Devrim’in 100 Yılı çalışmasının bu ikinci cildi, emperyalist güçlerle içerideki sağcı/gerici güçlerin işbirliğiyle yapılan “Karşı Devrim Darbeleri”ni ve bunların yıkıcı etkilerini anlatan bölümlerden oluşuyor. Bu cilt, “Karşı Devrim Darbeleri”ni görünür hale getiren 12 Mart askeri müdahalesiyle başlatıldı.1961 Anayasası’nı tümüyle yürürlükten kaldırarak Siyasal İslam’ı iktidara taşıyan yapıyı sağlamlaştıran 12 Eylül askeri darbesiyle sürdürüldü ve AKP’nin iktidar olduğu tarihe kadar gelindi.

Bu ciltte, günlük olayların art arda dizilimi sırasında gözden kaçırılabilecek olan bazı önemli olay zincirleri, ana metnin sonunda ekler olarak, ayrı listelerle sunuluyor. 1970’lerden sonraki gazeteci cinayetleri, Ermeni terör örgütlerinin saldırıları ve 1961 Anayasası’nın özgürlükçü yapısını dışlayarak Türkiye’yi sağ yapılanmaya göre ayarlamak isteyenlerin kışkırttığı siyasal cinayetler toplu halde gösteriliyor.

Şimdiye kadar pek yapılmamış olan böyle listeleri okurlara ek olarak sunan bu kitabın, ilk ciltle birlikte, Devrimi ve Karşı Devrimi diyalektik yaklaşımla irdeleyen dizinin temel bir referans kitabı olma özelliğine katkıda bulunacağına inanıyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 448
Ağırlık : 448
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺188,00
Tükendi
Alt Başlık Maymundan Tarıma Uzun ve Maceralı Bir Yolculuk

5 milyon yıl önce primatlar arasında insansı soyları ortaya çıktı. Bu soylar 2,5 milyon yıl önce Homo soyuna, sonra Homo sapiens adlı türe evrildi. Sapiens tüm dünyaya yayıldı. Ölü gömme, süs eşyaları imal etme, resim ve heykel yapma gibi sapiens kültürünün ilk işaretleri belirdi; bunları tarım ve hayvancılık sayesinde uygarlık kurma aşaması izledi.  
Peter Bellwood insanın evrim yolculuğunu bize en son bulgular, en yeni bilgiler ışığında anlatıyor. Beş Milyon Yıl, insanın evrim gerçeği hakkında özellikle arkeolojik, biyolojik, antropolojik ve linguistik kanıtlara dayalı bilgi sahibi olmak isteyenler için birebir.
***
“Bellwood’un kapsamlı, dengeli ve etkileyici anlatımı karmaşık olayları anlaşılır kılma konusunda bir başyapıt niteliği taşıyor.”
— Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik adlı kitabın yazarı


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 448
Ağırlık : 448
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺205,00
Tükendi

MÖ 3. yüzyılda Seine nehri üzerindeki bir adacığa yerleşen Keltler, kurdukları köyün günün birinde dünya halklarına cumhuriyet, kuvvetler ayrılığı, laiklik ve ulusal egemenlik fikirlerini armağan edeceğini elbette bilemezdi.  
Eric Hazan’a göre, Fransız düşünür, yazar, şair, ressam ve devrimciler; Robespierre, Desmoulins ve Marat; Baudelaire, Manet ve Apollinaire Paris’in, mahallelerinde, meydanlarında, sokaklarında; okullarında, kafelerinde ve meyhanelerinde yetiştirdiği öz evlatlarıdır. Nutuklar, romanlar, şiirler ve tablolar hem Paris’in kent yaşamının ürünleri hem de onun gelişimine ışık tutan en önemli kaynaklardır.  
Paris’in tarihi kamu hizmetlerinin, yoksulların ve delilerin hapsedilmesinin, evlerin numaralandırılmasının ve polis baskısının öyküsü olduğu kadar, isyanların ve ayaklanmaların da tarihidir. Bugünkü Paris 1789, 1848 ve 1871 devrimlerinin eseridir.
“Bu sadece bir tarih kitabı değil, Paris’in neleri bir araya getirdiğini anlatan bir rehber. … Baştan sona, her satırı okunmaya değer…”
— French Magazine


Basım Ayı/Yılı : 12/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 488
Ağırlık : 488
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺164,00
Tükendi
Filistin Davası

Mukariul Kadiyyatul Filistiniyye (Arapça)


Basım Ayı/Yılı : 10/2018
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 119
Ağırlık : 119
En / Boy : 17 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺200,00
Tükendi

Charles Darwin, 1871 yılında kaleme aldığı insanın Türeyişi adlı kitabında Afrika’nın “insanlığın beşiği” olduğunu söylediğinde Avrupa’da yer yerinden oynadı. Avrupalıların “üstün olma” söylemlerine gölge düşüren bu iddia 1950’lerden sonra yapılan araştırmalarla doğrulandı. Dünya üzerindeki kara alanının beşte birinden daha büyük bir alanı kaplayan, elli dört egemen devletiyle şaşırtıcı bollukta farklı insan, etnik yapı, toplum ve din sergileyen Afrika aynı zamanda, bu şanslı yapısına rağmen tarih boyunca dünyada en fazla acı, açlık, hastalık ve ölümün yaşandığı kıta oldu.

Kısa Afrika Tarihi, tarihöncesi Afrika’da insanlığın doğuşundan 2011’deki Arap Baharı’na kadar bu muazzam kıtanın tarihine öz bir giriş sunuyor. İnsan ırkının kökenlerinden yola çıkıp taş devri sürecini ana başlıklar altında topluyor, Arap varlığının ve Müslüman devletlerin Sahra ötesi ticaretinin önemini vurguluyor ve Avrupalılar kıtaya akın etmeden önceki ulus devletlerin ve krallıkların tarihini ele alıyor. Köle ticareti, Sahra altı Afrika’nın Avrupalılar tarafından iflgal edilip sömürgeleştirilmesi, “Afrika Talan›” ve nihayetinde bu sömürge düzeninden kurtulmak için verilen acı ve zorlu mücadeleleri ustalıkla anlatan Kerr kitabın sonunda yirmi birinci yüzyıl Afrika’sı için bir değerlendirmede bulunuyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 184
Ağırlık : 200
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺82,00
Tükendi
Yeryüzünde Filizlenen Gökyüzünün Çocuğu
Çağımızın tanınmış öncü Müslüman şahsiyetlerinden biri… Hem bir düşünür hem bir devlet adamı… Siyasi baskılar görmüş, zindan yıllarını yaşamış, savaşa ve soykırıma şahit olmuş ama ruhunun aydınlığından ve umudunun ışıltısından bir şey kaybetmemiş yine de… Bu kadar şiddetli günlerden geçip de ölçüyü, adaleti ve zarafeti elden bırakmayan kaç kişi yaşamıştır? Siyasi basireti ve bilgece rehberliği sadece Bosna halkına değil tüm dünya Müslümanlarına örnek olmuştur. Özgürlüğe olan tutkusu, sanata, edebiyata ve felsefeye olan ilgisi, entelektüel birikimi ve eylemci kişiliği ile Aliya İzzetbegoviç’i yine özgürlüğe olan tutkusuyla bilinen bir yazarın, Ahmerî’nin kaleminden okuyacaksınız. 
 
İmanıyla beslediği sımsıcak kalbini özgürlük ve adaletin timsali kıldı Aliya. İnsan; düşüncesi ve eylemleriyle yeryüzünün bir bitkisi iken, maneviyatı ve sanata düşkün yanıyla göklerin çocuğu… Bu iki tarafı kendi şahsiyetinde ahenkli bir şekilde birleştiren nadir şahsiyetlerden biridir Aliya. Ve elinizdeki eser, Aliya’nın hayatı ve şahsiyeti ile düşüncesinin kesişim noktası üzerinde kaleme alınmış, farklı boyutlarıyla bir Müslüman lideri tam da ayırt edici vasıflarıyla yakalamaya çalışmıştır. Aliya’da özgürlük ve sanat, inancının açtığı ufuklarda yürüyüp iz bırakmasıydı arkasında. Ahmerî bu kitabında Aliya’daki iki kavramı ele almakla kalmıyor, aynı zamanda hem kendi çapraz okumalarıyla konuyu zenginleştiriyor hem de Aliya’nın hayatına özgürlük ve estetik ışığında bütüncül bir bakış atıyor.

Basım Ayı/Yılı : 2/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺55,00
Tükendi

“Elinizdeki bu kitap, Avusturya İşçi Hareketi Tarihi Üzerine -IV, Mayıs 2008’de IA/RKP (Devrimci Komünist Partisi/İnşa İnisiyati¬fi)’nin öncülü Komak-ml (Komünist Eylem-marksist-leninist) ta¬rafından Avusturya’da yayımlanmış bulunan Avusturya İşçi Ha¬reketi Tarihi Üzerine I, II ve III’ün devamıdır. 
Avusturya İşçi Hareketi Tarihi Üzerine broşür dizisi Avusturya Marksist-Leninist Partisi (AMLP)’nin ve onun kurucusu ve Genel Sekreteri 15 Haziran 2016’da aramızdan ayrılan Franz Strobl yol¬daşın yayımladığı şu üç broşürden oluşmaktadır: 1) 12 Şubat 1934’ün Devrimci Dersleri, 2) Şubat 1934 silahlı mücadelesinin de¬neyimlerini inceleyelim, 3) AMLP’nin merkezi organı Kızıl Bay¬rak, Ocak 1991 tarihli 242. Sayısı, 1950 Ekim Grevi. 
Bu kitapla Avusturya İşçi Hareketi Tarihinin 1950’ye kadar marksist-leninist bir değerlendirilmesinin Türkçesini okurun bil¬gisine sunuyoruz. Avusturya işçi hareketinin tarihi bu tarihten sonra —F. Strobl yoldaş Kızıl Bayrak’ta bununla ilgili birçok ko¬nuda tavır takınmış, değerlendirmelerde bulunmuştur. Buna kar¬şın her ne kadar sosyal demokrat, sarı-sendikal ve burjuva yakla¬şımlarla bu konuda bir çok yayın olsa da— ne yazık ki Almanca olarak devrimci bakış açısıyla derli toplu bir şekilde henüz değer-lendirilmemiştir. Bu görev, Avusturya marksist-leninistlerinin önünde acil olarak durmaktadır...”


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 344
Ağırlık : 344
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺128,00
Tükendi

Devlet Opera ve Balesi tam bir ‘Cumhuriyet Kurumu’dur. İcracı sanatçıları, yorumcuları, solistleri ve kompozitörlerinin eğitimi/öğretimi; dünya opera repertuvarının sahnelenmesi ve yerli opera eserlerinin yaratılıp oynanmasıyla, yani bu sanatın bütün unsurlarıyla Türkiye’nin sanat hayatında Cumhuriyet rejiminin bilinçli örgütlenmesiyle yer almıştır. Elinizdeki kitap, bu kurumu oluşturan düşünsel yön duygusunu ve bunun sonucu olan heyecan verici doğum dönemini (1936-1941) hikâye etmektedir. 

Bugün Türkiye’nin altı şehrinde temsiller veren ‘Devlet Opera ve Balesi’ tam bir Cumhuriyet çocuğudur. Bu kitap ülkenin sanat hayatı için özellikli ve toplum için ‘genç’ bir sahne sanatı olan operanın doğuşundaki düşünsel anlayışı ve kuruluşundaki kararlı uygulamaları hikaye etmektedir.

 


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺95,00
Tükendi

Bu kitap, Erol Güngör'ün ülkemizin meseleleri olarak ele aldığı problemleri günümüz şartlarından bakarak anlama çabasının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. O yüzden her şeyden önce Erol Güngör'ün fikriyatının kurucu meseleleri ekseninde eleştirel değerlendirmeler içermektedir. Bu anlamda kültür, Türk modernleşmesi ve Batılılaşma, Türk aydının problemleri, milliyetçilik, bilim ve yöntem arayışı, din ve laiklik, tasavvuf gibi farklı mecralarda temel tartışmalar yürütmeyi hedeflemiştir. Vefatının ardından geçen yaklaşık kırk yıllık süreçte Güngör'ün ele aldığı meseleleri, bugünün meydana getirdiği bambaşka şartlarda tartışmak gereği doğduğundan, biz de bu kitapta bahsi geçen meseleler üzerine bilimsel zeminde düşünebilmeyi borçlu olduğumuz fikir adamlarından biri olarak Erol Güngör'ce fikr etmeye gayret ettik. Güngör bir yandan "Fikir daima serbestlik, açıklık, genişlik isteyen bir şeydir. Parzitanlığın olduğu yerde fikir olmaz" diyerek evrensel seviyede bir bilim adamı tavrı sergilemiş, diğer yandan yerli bir duruşla "Türkler artık kendi medeniyetlerine yüzlerini dönüp onu bütün teferruatıyla incelemelidirler. Ama bu inceleme yakın zaman kadar hep yapıldığı gibi Batı medeniyetinin değer hükümleri açısından olmalıdır" diyerek ayağını bu topraklara bastığını ısrarla vurgulamıştır.
Yılmaz Özakpınar'ın da ifade ettiği gibi 'büyük ve değerli fikirlerin ölçütü, yanılmazlık değil, verimliliktir.' Bugün biz de onun kısa fakat bereketli ömrünün semeresi olarak ortaya koyduğu eserlerde yanılmazlığı değil fikri cehdin izlerini arıyoruz. İşte bu yüzden Güngör de, kapalı bir teorik sistem inşa etmeyi değil, tıpkı ilim zihniyetini tevasür ettiği Ziya Gökalp ve Mümtaz Turhan gibi kendinden sonraki nesiller için, çağdaş Türk düşüncesinin yol haritasını belirginleştirmeyi hedeflemiştir. Bu çalışmanın söz konusu yol haritasına katkı sağlaması dileğiyle...


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 375
Ağırlık : 375
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺93,60
1 2 3 ... 14 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı