Sam Berger mutluluktan çok uzak... Molly Blom iz bırakmadan kaybolmuş, muhtemelen karnında Sam’in çocuğuyla birlikte. Sam polislikten ayrıldıktan sonra geçimini sağlamak için önemsiz sigorta suçlarının peşinde koşturuyor. Bu ona ne maddi ne manevi açıdan yetiyor. Ve bir gün Nadja isimli bir kadın, evinin önünden kaçırılıyor...

Sam’in o sıralar gittiği terapist kaçırılan kadının bulunması için Sam Berger’den yardım istiyor. Tek bir şart var: Polisin bu işe karışmaması lazım! Arayışı Sam Berger’i kayıp bir hazineye ulaştırıyor, yıllardır pek çok suçlunun hayalini kurduğu bir hazineye. Nadja bu işin neresinde peki? Kendi halinde bir kadın nasıl her şeyin ortasında olabilir? Peki bu korkunç olayla Molly Blom’un ne alakası var? Uluslararası çok satan romanların yazarı Arne Dahl, Sam Berger ve Molly Blom’un maceralarına bir yenisini daha ekliyor. Üstelik yine okurun nefesini kesecek bir kurguyla…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 392
En / Boy : 13.5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2022
₺106,60

“Ben sadece sanmışım. Bu dünyada beni en güzel o sever. Hiç incitmez. Acırsa bir yerim, gelir öper. Düşersem kaldırır. Yemez yedirir, giymez giydirir, her şeyin en iyisine layık bulur, sanmışım... Sanmak, ne çok yolun giriş iznidir. Sanmak ne çok oyununun yer biletidir. Sanarak başlar bütün hikâyeler. Sanarak biter koca ömürler. Sanmalar ve zanlar üzerine hazırlanır ömrün senaryoları...”

Boyun Devrilsin Murtaza, bir kadının dile getiremediği hislerine tercüman olan bir roman; yetememe, yetişememe, sıkışmışlık, yalnızlık, insanları mutlu edebilme çabası ve hayal kırıklığı ile dolu bir günce...

Okurken hem Vuslat’ın Murtaza’sına serzenişlerini derinden hissedecek, hem de bir karnaval misali, birbirinden orijinal Vuslat karakterleriyle kahkahalara doyacaksınız... Özlem Binel’in değerli kaleminden Vuslat’ın, Derviş’in, Yazar Hanım’ın, Hasret’in ve Muallime’nin sürükleyici iç yolculuğuna hazır mısınız?


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 264
En / Boy : 13.5 / 19.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2022
₺95,76

“Sıra dışı bir kalpazanlık serüveni.”
Giancarlo, “Hedef üretim 10 milyon liret!” dediğinde, Alberto aldığı emre istinaden “Tamam patron” diyerek ivedilikle makinelerin başına geçti. Makineler, aynı bir köstekli saatin mekanizması gibi takır takır çalışıyordu. Çıkan sesler Giancarlo için adeta büyülü bir terapi gibiydi. Oturduğu koltukta gözlerini kapatarak kendisine kısa bir mola verdi ve zihninde çalmaya başlayan orkestraya konsantre oldu…
İtalya Merkez Bankası darphane çalışanı Giancarlo’nun macera dolu hayat hikâyesi…
Giancarlo Machiavelli, yetimlik ve öksüzlükten gelen yaşam mücadelesi, tehlikeli ancak bir o kadar dâhice planlanan kalpazanlık girişimi ve hayran kalacağınız zekâsı sayesinde kendisi gibi birçok insanın hayata tutunmasını sağlıyor.
Bakırhan’ın benzersiz kaleminden satırlara, nabzı yüksek aksiyon sahneleri ile birlikte mafyanın, emniyetin, din ve devlet büyüklerinin de dahil olduğu koca bir kaos dökülüyor. Yaşanan tüm bu karmaşa, olay akışı ve ustaca işlenmiş sürükleyici kurgunun sonunda ise sizleri, hayrete düşürecek bir final bekliyor.
İbrahim Bakırhan’ın, çok sevilen kitabı Kimsesizler Adası’nın ardından, bir solukta okuyup bitireceğiniz Da Vinci’nin Darphanesi ile İtalya tarihinde çıkacağınız eşsiz bir yolculuğa hazır olun!


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 296
En / Boy : 13.7 / 21.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2022
₺106,68

“İşte bu kitap, oğluma yazdığım mektubumdur, yüreği daima vatan sevgisiyle dolu iki arkadaşın hayallerini gerçekleştirme hikâyesidir.”

Edebiyatımızın güçlü kalemi Zülfü Livaneli, Cumhuriyet’in kurucusu ve yirminci yüzyılın büyük lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatıyor.

Tanışma hikâyelerinden Cumhuriyet’in kuruluşuna giden zaman içinde tüm yaşananlara eşlik eden bir dostluk; bir hayali gerçek kılan iki yürekli insan: Salih Bozok ve Mustafa Kemal Atatürk.

Arkadaşıma Veda, can dostu, silah arkadaşı, sadık yaveri Salih Bozok’un gözünden Mustafa Kemal Atatürk’ü, okul ve askerlik hayatını, annesiyle kurduğu ilişkiyi, doğa ve hayvan sevgisini aktarıyor.

Altı yaşında Selanik’te başlayıp 10 Kasım 1938’de İstanbul’da fiziki varlığı sonlanan bu yoldaşlık hikâyesi, Zülfü Livaneli’nin kalemi ve Ergün Gündüz’ün çizimleriyle..


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 172
En / Boy : 13.7 / 23
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 12.2021
₺134,40

“...Boşa geçen zamanın anlamını hangi sözcükler anlatabilirdi ki? Bu basit ama keskin düşünce, bütün diğer düşüncelerinin birbirine kenetlendiği ağlara bir bıçak gibi düştü ve bütün düşünce bağlarını koparıp attı. Öyle umutsuz, öyle kaçınılmaz bir düşüştü ki bu, birden nefesinin kesildiğini ve dizlerinin tutmadığını hissetti. Duvara yaslandı. Çiseleyen yağmurun ıslattığı bir kedi bacaklarına sürtündü. Şakaklarındaki zonklama, zamanı, yere dökülen yağmur tanelerine hapsederek yavaşlatmıştı. Bu taneler alnına damlıyor, burnunun kavisinden, birkaç günlük sakalına süzülüyor, kaybolup, yok olup gidiyordu. Zamanı elleriyle tutmayı denedi. Olmadı...”

Düşüş; hayatın anlamını, çocukluk arkadaşı iki ana karakterin İstanbul’dan Los Angeles ve San Fransisko’ya sürüklenen hayatları üzerinden felsefi, edebi, politik ve tarihi bir çerçeveye eşlik eden derin kurgusuyla sorguluyor. Bu varoluşçu sorgulama, karakterlerin yazdıkları öyküler ve izledikleri filmlerle, gördükleri rüyalar ve Platonik felsefeden postmodernizme, Aydınlanma’dan İbn-i Rüşd’e uzanan çarpıcı diyaloglarla gerçekleştiriliyor. Gerçeğin ve kayıp zamanın peşine düşme, özgürlük, erdem, bilgi, ölümsüzlük, sıradanlık, hayal kırıklığı, aşk ve yalnızlık metaforlarının satırlara başarılı bir şekilde nüfuz etmesinin yanında; Doğu-Batı karşılaşması kitabın temel çerçevesinde derin bir şekilde hissedilirken, okuyucu üst kurmaca tekniği ile roman içinde bir romanla karşılaşıyor.

Roman bir yandan Batı felsefesiyle örülmüşken, bir yandan Doğu düzleminde oryantalizm, modernleşme  ve Batılılaşma kavramlarına teorik olarak yeni bir bakış sunuyor. Yazarın yayın dünyasına attığı ilk adım olan Düşüş, karakterlerin kendilerini keşfetme yolunda sarsıcı, umutsuz aşk hikâyeleriyle birlikte; okuyucuyu düşünmeye, sorgulamaya ve anlamaya iten sürükleyici kurgusuyla ve buna eşlik eden başarılı üslubuyla derin araştırma, çalışma ve akademik bir birikimin ürünü olduğunu gözler önüne seriyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 464
En / Boy : 13.5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 11.2021
₺161,28

Sabahları Seven Akşamsefaları;

Covid-19 salgınının dünyayı dört bir koldan sardığı ilk dönemde, insanlardan kaçıp sadece doğallığı ve huzuru barındıran bir sığınak arayışındaki çiftin; karavan ile yaptıkları uzun, bol maceralı ve bir o kadar da sevgi dolu yolculuğunu anlatıyor.

Kitap, bu yolculuk sırasında sağlığın, doğal güzelliklerin, aile bağlarının, sevgi, saygı ve iyiliğin önemini akıcı bir üslup ve sürükleyici bir kurgu ile okuyucuya aktarıyor. Karakterlerimiz bu yolculuğun sonunda ise büyüleyici güzellikte, her şeyiyle doğal, saf ve olağanüstü sürprizlerle dolu bir yöreye ayak basıyorlar. Karşılaştıkları yörede onları neler bekliyor?

Gündemimizi uzun zamandır meşgul eden Covid-19 salgınına bir nefeslik ara vermek; gerçek  ve saf sevginin varlığına, sabahları seven akşamsefalarının mucizelerine tanık olmak isteyen okurlara...


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 392
En / Boy : 13.7 / 21.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 11.2021
₺139,44

Bir sabah bambaşka biri olarak uyanan İrfan... Onu çöküntüsünden kurtarmak için götürdüğü ve çok saygı duyduğu hocadan istediklerini alamayınca ilk bulduğu kızla evlendirmeye çalışan annesi Naciye... Bu macerada kendisine yardım edebilecek tek yol arkadaşı, ahretliği, kırk yıllık komşusu, unutkanlık hastalığından mustarip Remziye... Gelin adayı, gördüğü erotik rüyaları gerçekten yaşadığı duygusuna sık sık kapılan İsmihan...

Oya Denizyaran’ın romanı tam bir karnaval! Okuduklarınızı hem çok komik hem de çok duygulandırıcı bulacağınız için gözyaşlarınızı tutamayacaksınız... Rengârenk karakterlerle dolu bir kitapla karşılaşmaya hazır olun!
Mario Levi

“Kayıpların evlerinde kaplamış oldukları alanlar bomboş, kıpırtısız duruyordu. Beklenmedik gidişleri, eskiden var oldukları yerdeki zamanı da durgunlaştırmış, saydamlaştırmıştı. Kedinin sepeti salondaki büfenin yanında olanca yalnızlığıyla Latife Hanım’ın içini burkuyordu. Canfeda, yatağının Muzaffer tarafını tek bir kırışıklık olmaksızın yarı yarıya örtülü tutuyordu. Remziye’nin eviyse bıraktığı andaki tuhaf düzen içinde hüzünle sahibinin gelişini bekleyerek eskimeye başlamıştı bile. Daha şimdiden musluk contaları paslanmış, tavanlar ve pencere pervazları örümcek bağlamış, fotoğrafların üzeri tozlanmış, şalına yansıyan güneş ışınları parlak turuncumsu rengini soldurup bozartmıştı.”


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 280
En / Boy : 13.5 / 19.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 11.2021
₺99,12

“Ustaca işlenmiş sürükleyici bir hikâye. Okurlara bir armağan.” Rafia Zakaria“

Derin kesen ince bir hançer bu kitap.” Keija Parssinen

Edebiyatımızın usta kalemi Zülfü Livaneli’den güçlü bir aşk ve inanç hikâyesi.

Ünlü edebiyatçı bu kez kalemini sınırboylarında gezdiriyor.Ortadoğu’daki savaşın ve IŞİD zulmünün en çok etkilediği insanların, Ezidi kadınların ve çocukların yaşadıklarını cesurca aktarıyor.İstanbul’da gazetecilik yapan İbrahim, bir sabah, çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölümünü haber masasında buluyor. İşte bu ölüm, İbrahim’i neredeyse tüm bağlarını kopardığı köklerine, Mardin’e doğru bir yolculuğa çıkarıyor ve Meleknaz’la tanışmasını sağlıyor. İbrahim, ölmüş arkadaşının sevdasını devralır gibi Meleknaz’a âşık oluyor ve giderek Hüseyinleşiyor.Huzursuzluk, bir yandan Ortadoğu’nun en insafsız hallerini, savaşı, yokluğu, mülteci kamplarını ve kadın düşmanlığını gözler önüne seriyor; diğer yandan Mezopotamya topraklarının geçmişine ve bugününe empatik, sorgulayıcı bir bakış sunuyor. İnsan doğası üzerine destansı bir anlatı sunan Livaneli, asırlardır bu coğrafyada yaşayan halklara, tarihlere, inançlara ve hikâyelere ses veriyor.Türkiye’de yayımlandığı günden itibaren büyük yankı uyandıran, çevirileriyle dünya çapında okurlarla buluşan Huzursuzluk, son olarak İngilizceye çevrilerek yayınlandığı ABD’de büyük övgüler aldı.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 160
En / Boy : 13.7 / 23
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 11.2021
₺92,40

“Ömür boyu süren bir aşk üzerine harika bir kitap.” Frankfurter Allgemeiner Zeitung

“Klasikler gibi okunan bir senfoni.” Neue Zurcher Zeitung

“Serenad, Türk edebiyatında kalıcılaşacağı gibi, dünya edebiyatında da önemli bir yapıt olarak yerini alacaktır.”
Prof. Dr. Onur Bilge Kula

“Yılın Favori Kitabı” Boston Globe Okurları - “Yılın En İyi Kitabı” PopMatters

2. Dünya Savaşı sırasında batırılan bir mülteci gemisinin hikâyesine dayanan bu etkileyici romanda, Almanya doğumlu yaşlı bir profesör, sevgili karısını en son gördüğü yeri ziyaret etmek için Amerika’dan İstanbul’a gelir. Maya Duran, İstanbul Üniversitesi’ndeki zorlu işi ile genç bir oğul yetiştirmenin zorluklarını dengelemeye çalışan bekar bir annedir. Maya, üniversitenin daveti üzerine gelen Prof. Maximilian Wagner’i ağırlamakla görevlendirilir. Başta, etrafında gelişen olaylara ve Profesör’e karşı kayıtsız görünse de altmış yıllık bu esrarengiz hikâye sayesinde kendi kökleriyle ilgili üstü kapatılan pek çok karanlık gerçeği yavaş yavaş öğrenir.

Yaklaşık 800 Yahudi mültecinin kendilerini Filistin’e taşıyan geminin Türkiye kıyılarında torpidolanması sonucu hayatını kaybettiği 1942 Struma felaketinden esinlenen Serenad, hem dokunaklı bir aşk hikâyesi hem de krizdeki insan ilişkilerinin gücünün unutulmaz bir anlatısı.

Pek çok dile çevrilen, özellikle İngilizce edisyonuyla dünyanın dört bir yanında okurlarıyla buluşan Serenad, müzik, edebiyat ve yakın tarihin iç içe geçtiği bir Livaneli romanı.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 416
En / Boy : 13.7 / 23
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 11.2021
₺138,60

“Odada çıplak, arkası dönük bir kadın vardı. Beli ince, kalçaları genişti. Kürek kemikleri belirgindi. Narin boynu uzun saçlarının arasından belli belirsiz görünüyordu. Yataktan doğrulup tam karşıdaki aynada kadının yüzünü görmek istedi, ama boynundan aşağısı hissizdi, kımıldayamadı. Kafası dışında hiçbir uzvuna söz geçiremedi. Dehşete kapıldı. Çığlıkları içinde boğuldu. Ağzını oynatıyorsa da sesi çıkmıyordu. Tam o anda kadın yüzünü ona çevirdi. Yüzünde, gözlerinin olması gereken oyukların içi boştu. Ağzının olması gereken yerde hiçbir şey yoktu. Çıplak kadının ağzı yoktu.”

Gece yarısı çıkılan bir yolculuk, yol kenarında bulunan kırık bir telefon, Şile’de ormanlık alana fırlatılmış bir kadın cesedi...

Burada herkes biraz suçlu, herkes biraz huzursuz, herkes biraz kayıp. Burada Herkes Çıplak!

Hayatı sevgi dilenmekle geçmiş bir kadın, karanlık çöktüğünde sayıklanan gerçeklerle uyanıyor yıllardır süren kâbusundan. Kendini bulmak için çıkıyor yola, öyle bir yol ki sonunda doğum da var ölüm de. Yaşanmışlık kokan kelimelerin arasında bir suçlu ararken kendinizi bulacağınız bu roman beklenmedik sonuyla uzun süre hafızanızdan silinmeyecek.

“Elif Şakar karşımıza hem soluk kesici hem de duygulandırıcı bir romanla çıkıyor. Ataerkil bir aile yapısında, mesleği ve evliliği de dahil, hep istenenleri yapmış Nazlı’nın kendisini var etme mücadelesinde etrafındaki insanları nasıl değiştirdiğini hayranlıkla okuyorsunuz. Karakterlerin her birinin hikâyesinde ayrı bir derinlik var. Bizde farklı sorular sorma ihtiyacını uyandıran hikâyeler bunlar. Nazlı’nın çığlığı öyle çok kadının çığlığı ki...”

Mario Levi


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 304
En / Boy : 13.5 / 19.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 11.2021
₺103,32

“Ölümden korkuyor musun?”
“Ölüm korkumu öldürdüm ben.”
“Nasıl?”

“Çünkü onun, bir odadan diğerine geçmek kadar basit olduğunu biliyorum artık.” Betül Kılıç, politik ve mistik ögelerle bezeli yeni romanında bir on üçüncü yüzyıl aşk hikâyesi anlatıyor.

Felaketin Hatırası, Venedikli tüccar Lorenzo ve onun hayatına yön veren aşkından hareketle farklı dinlerden ve devletlerden olma hallerine, aşk uğruna göze alınanlara, insanın sınırlarından varlık-hiçlik tartışmalarına uzanan masalsı bir anlatı sunuyor.

Felaketin Hatırası, Anadolu tarihindeki egemenlik çatışmaları ve işgaller, saray entrikaları ve bu entrikaların halka yansımaları hakkında gerçeğe dayalı kesitler sunarken; dönemin hâkim inanışlarına, sufiliğe, büyü ve büyücülere dair de pek çok anekdot aktarıyor.

Elinizdeki roman, bir yandan aşkın ve fedakârlığın en güzel örneğini veriyor, diğer yandan ise insanın nefsi ile imtihanına, sabır savaşına dair çok şey söylüyor. Felaketin Hatırası, Betül Kılıç’ın güçlü kalemiyle…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 200
En / Boy : 13.5 / 21.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2021
₺88,20

Napolyon; İskender, Hannibal, Sezar’ın toplamından daha fazla savaş yönetmiştir ve Avrupa’nın (Batı’nın) gelmiş geçmiş en büyük generalidir.

Napolyon’la aynı dönemde yaşayan ünlü Alman şair ve filozofu Goethe’nin Bourrienne’in Hatıraları eserinden: “Gazetecilerin, tarihçilerin ve şairlerin Napolyon’un etrafında oluşturdukları tüm bu şöhret bulutu, tüm bu hayal âlemi, bu kitabın korkutucu gerçekliği karşısında yok oluyor; fakat kahraman burada hiçbir şekilde küçülmüş olmaz; tam tersine büyür. Bundan öğrendiğimiz şey, herhangi bir kişi bunu söylemeye cesaret ettiği zaman, gerçeğin ne kadar muhteşem bir şey olduğudur. Napolyon’un hayatı kaderin eliyle yazılmış büyük bir destandır; bunun tüm anlamı kendisini, hayal gücünü başıboş bırakan kişiye değil, fakat kadere inanan kişiye açıklanabilir. 

Böylece, aynı şekilde, ölümlü bir insanın bin yılda sadece bir kez gerçekleştirdiği trajedi, bu sayfaların okuru için yeniden oluşturulmalıdır. O, bir insanın özgüven ve cesaret, tutku ve hayal gücü, çalışkanlık ve iradeyle elde edebileceği her şeyi elde etti. Bugün en yetenekli insanlara mümkün olan her yolu açmakta olan devrimler çağında, Avrupa’nın ateşli gençleri önlerinde hem örnek hem de uyarıcı olarak, Batı’daki tüm insanlar arasında en şiddetli olayları yaratan ve bunların ıstırabını çeken bu kişiden daha büyük bir adam bulamaz.”


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 144
En / Boy : 13.5 / 21.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2021
₺87,36

“Kollarınız dövüşmek, ayaklarınız koşmak, aklınız düşünmek için yeterince kuvvetli değilse; parça parça olursunuz sizi sevenlerin (!) ellerinde...” Elinizdeki roman okuyanları yaşamın en keskin noktalarında bir gezintiye çıkarıyor. Zaman-zamansızlık, korku-cesaret, merhamet-zulüm, hatırlama-unutma ikilemleri üzerine düşündüren Gece Köpekleri, dikkat çekici bir kurguya sahip. Okurlarını aile değerlerinden ahlaki baskılara kadar bıçak sırtı pek çok konuda korkusuz bir sohbetle karşılayan yazar, kimi zaman bir sanrı kimi zaman bir haberci gibi görünen Merek ile bizleri tanıştırıyor. Levent Karakoç, yazın dünyasına giriş yaptığı romanı Gece Köpekleri ile hepimizi insan ruhunun karanlık dehlizlerine davet ediyor.

Levent Karakoç Levent Karakoç, 1971 yılında Ankara’da bir ameliyathanede doğdu. Kalp hastası olan annesine aşırı düşkün olan subay babası, doktoru uyardı doğumundan önce. “Oksijeni ihmal etmeyin… Kalbi zayıf, oksijeni ihmal etmeyin.” O zamanlar subaylar sert, babası kayaydı. Doktorlar çekinirdi. Çekindiler. Oksijeni ihmal etmediler doğum sırasında. Hemşirenin, doğumun tam ortasında annesinin ağzına oksijen yerine anestezi maskesini dayadığı ana kadar her şey normal gidiyordu Levent’in hayatında. Anne bayıldı, ıkınma refleksi durdu, Levent daha doğamadan doğum kanalında sıkışıp kaldı. Artık kendisini dışarıya itebildi mi bilmiyorum ama doktorlar dışarıdan kafasını tıbbi bir kaşıkla tutup çekerek çıkarttılar. Her bebeğin o kanalda kaldığından daha fazla kaldı ve daha çok sıkıştı Levent. Ama pes etmedi. Hayatı, bu inatla başlar işte. “Her şeyin herkes için bitmiş gibi gözüktüğü bu gün, benim mücadelemin başlangıcının ilk günüdür” lafı, belki de bu sebeple hayat düsturudur. O kanaldan kurtulup baskın karakterli, başarılı, otoriter iki ebeveyn ve bir ablanın arasına doğar Levent. Büyüyüp genç olmaya başladıkça, herkeste olmayan özelliklerini keşfeder Levent. İçinde çaresizce çırpındığı “sevilmek ve onaylanmak bataklığından” kafasını çıkartıp nefes alabildiği yegâne zamanlar, girdiği her ortamın özelliklerini keşfedip oraya uyumlandığı ve bir süre sonra da oranın en aranan kişisi olduğu zamanlar olur. Üniversite lisans diplomasına kadar eğitimini alır, en az bir yabancı dil öğrenir, iş kurar, para kazanır, ev alır, araba alır, evlenir, baba olur… Çağla birlikte gerçekler değiştiğinde, geçmiş denilen şeyin, aslında hiçbir zaman unutulmayacak bir “şimdi” olduğunu da böylece anlar. Tecrübe sahibi bir yetişkin olarak; yıllar sonra artık düşünmek, konuşmak, anlatmak için kalbinde ve beyninde depolayacak yeri kalmadığında başlar Levent’in yazım hayatı da. Toplumun gösterdiği yolla edindiği bütün avantajları bırakıp, sadece yazmaya yönelme kararını böyle alır. Bir rüyayla doğan Gece Köpekleri, yazarın yayımlanan ilk romanıdır. Bittiği halde yayımlanmamış kendi doğma zamanlarını bekleyen bir adet daha romanı ve iki yüze yakın şiiri olan Levent Karakoç, yaşanılan tüm hayatların bir yanılsama olduğunu bilir. Gerçekliğin, doğrunun, sevginin, nefretin ve kalan tüm duyguların tanımlamalarının da zamanla değişeceğini bilir. Bu sebeple yazar; özünü bilmeye, korumaya ve kıyafetlerinin üzerine yapışmamasına özen gösterir. İnsanın kendi özünün geçmişini bilmesi iyidir…

Sayfa Sayısı 248

Ebat 13,7 x 21,5

Kağıt / İç Baskı lll.Hm. Enzo 52 gr.

Cilt / Kapak Amerikan Bristol 230 gr.

ISBN / Barkod 9789751042838

 

 

₺107,52

“Zamane aşkları” diye nedensiz dememişler; zamana uygun dışı parlak, süslü, içi bomboş oldu aşklar...

Herkes aşkın peşinde ama aslında aradığının ne olduğundan da bulduğunda onu tanıyabileceğinden de emin değil! Öylesine şekil değiştirdi ki duygular, uğruna harcanan emek de, sevginin tanımı da, aşkı sahiplenme biçimi de bir başka artık...

Deniz ve Cansel; yıllardır süregelen bir beraberliğin içinde birbirlerinin canını acıtarak, inciterek, neşeden çok gözyaşı vererek, sadakatten uzak sürdürüyorlar hayatlarını... Sonra bir gün Güneş geliyor ve bu sarmal ilişkiden çekip alıyor Deniz’i... Onu mutlu etmeye, iyileştirmeye çalışırken, kendilerine sevgi dolu bir dünya inşa ederken fark ediyor aslında değişmeye başladığını, kalbinin rahat olmadığını, değerlerine savaş açtığını...

Aşk insanı değiştirmeli mi, tamamlamalı mı? Şifacı rolü ile giriyorsak bir başkasının yaşamına, o ilişkiden fayda gelir mi? İyileşmemiş biri, bir başkasına mutluluk getirir mi? Yalnızlık bir kader mi yoksa seçimlerimiz mi taşır bizi o istenmeyen durağa? Tüm bu sorulara yanıt ararken Güneş, aslında gerçek aşkın nasıl olması gerektiğini de öğreniyor, geride bırakarak yalan sevdaları, gelip geçici hevesleri... Ne de olsa Bazı Aşklar Yenik Başlar...

Günümüz insanının aşkla imtihanı, kendi öykülerinizi sorgulatırken, sizi içsel bir yolculuğa da çıkaracak..


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 168
En / Boy : 13.7 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2021
₺78,12

''Geçmişi unut
Koy bir kenara
Yeni bir sayfa aç
Kurtar benliğini dünden
Bugünün çocuğu ol”

Mevlânâ

Hayatın en acı yüzüyle çok küçük yaşta tanışan ve ailesiz kalan Ahmet Bey’in münzevi hayatının ortasına bir cinayet haberi düşüyor. Usta edebiyatçı Zülfü Livaneli, bir cinayetin gölgesinde kardeşlik bağı, aşk, arkadaşlık, ihanet gibi insana dair tüm duyguların ve duygusuzlukların anatomisini çıkarıyor.

Geçmişle hesaplaşmanın bambaşka bir boyut kazandığı Kardeşimin Hikâyesi, önyargıların kırılması ve başka düşünüş biçimleri sunması bakımından da edebiyatımıza önemli bir katkı. Livaneli bu romanıyla “insan soyunun en soylu duygusu” aşkın, anlamını ve biçimlerini merak unsuruyla başarılı bir şekilde harmanlarken okuyanlara muazzam bir deneyim yaşatıyor.

Edebiyatımızın güçlü kalemi Livaneli, sadece bir cinayetin tanıklarını değil, geçmişin gölgesi yüzünden bugününü yaşayamayanların hikâyesini de anlatıyor. Elinizdeki roman, unuttuklarımıza ve hatırladıklarımıza çıplak gözle bakmamızı sağlayan, hafızalardan silinmeyecek bir insanlık anlatısı...

Kardeşimin Hikâyesi akıcı üslubu ve sürükleyici kurgusunun yanı sıra tüm muhtemel sonları geride bırakan sürpriz finaliyle başucumuza yerleşiyor.

Türkçede çok sayıda baskısı ve dünya dillerine çevirisi yapılan; yayımlandığı günden itibaren çok satan ve çok okunan kitaplar listesinde zirveyi koruyan Kardeşimin Hikâyesi, Rusça çevirisiyle de okurların beğenisini kazandı.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 280
En / Boy : 13.5 / 23
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2021
₺113,40

Leyla’nın Evi, insanlığın en yıkıcı sorunu göç ve en temel ihtiyacı barınma konularını merceğe alan bir İstanbul romanı.
Edebiyatın güçlü kalemi Zülfü Livaneli’nin gözlem yeteneği ve edebi gücüyle harmanlanan elinizdeki eser Leyla, Roxy, Yusuf ve Ali Yekta Bey’in hayatlarının birbirine karışma hikâyesini anlatıyor.
Usta edebiyatçı bu kez “mülk trajedisine” odaklanıyor. Hayatın olağan akışında bir araya gelmesi mümkün olmayan karakterler üzerinden aşktan paraya, modernizmden geleneğe, birçok konu tartışmaya açılıyor.
Bir yanda yalılarda büyüyen ve varlığını “unutmamak” üzerine inşa eden Leyla Hanım, diğer yanda “anın” hırsları ile çevrelenmiş insanlar… Bir yanda hayattaki tüm prangalarına, hatta ailesine ve adına dahi meydan okuyan Roxy, diğer yanda geçmişi sır olarak kalmaya mahkûm edilenler…
Zülfü Livaneli’nin edebiyatımızda özel bir yer edinen romanı Leyla’nın Evi, tarihi motifleri içeren zengin arka planıyla İstanbul’un değişen çehresini merkeze alırken, okurları geçmiş ve bugün arasında sorularla dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Peki, bu yolculuk bir kuşak çatışması mı yaratacak, yoksa kuşaklar arası bir köprü mü kuracak?
Leyla’nın Evi, iktidar ve güç sahibi olmanın tehlikesine karşı her satırında mücadele ve umudun şarkısını mırıldanan bir Livaneli anlatısı.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 232
En / Boy : 13,7 / 23
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2021
₺348,60

“Che Guevera’nın bir kitabından başladılar yakmaya. Kitap olduğu gibi atılsa yanmazdı. Önce kitabın kapağını yırtıyorlar, sonra beşer onar sayfa tutup, dikiş yerlerinden ayırıyorlardı. İpli olanları zor ayırdılar.”
Arafat’ta Bir Çocuk 12 Mart Muhtırası’nın etkisi altında yazılan, birbirinden bağımsız sekiz hikâyeden oluşuyor. Bir kuşağın, ömrü boyunca izini taşıyacağı sürgün günlerini anlatıyor.
Usta edebiyatçı Livaneli’nin kendi hayat deneyiminden damıtarak kaleme aldığı bu hikâyeler, sürgün hayata dair olağanüstü gözlem ve tasvirlerle örülüyor.
Zülfü Livaneli, bu kez hayal kırıklığına uğramış, aldanmış, yalnız ve melankolik insanları anlatıyor.
Karakterlerin travmaları ve iç hesaplaşmaları apaçık göz önüne seriliyor. Edebiyatın en eski temalarından olan ve hâlâ güncelliğini koruyan sınırlar, gurbet ve mültecilik konularına odaklanıyor.
İsim babalığını Yaşar Kemal’in yaptığı ve ilk kez 1978 yılında yayımlanan Arafat’ta Bir Çocuk, sadece Türkiye’de değil, dünya çapında ilgi gören bir edebiyat yapıtı. Almanca ve Farsça gibi dillere çevrilen, Almanya ve İsveç’te televizyona uyarlanan bu eser yeni basımıyla okurlarla buluşuyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 136
En / Boy : 13,7 / 23
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2021
₺319,20

Lübeyna;
Savaş meydanında, üzerinde adının yazılı olduğu gümüş bir madalyon,
Diyarbakır’da, bir fincan mırra kahvesinin boğazda bıraktığı acı tortu,
Artvin’de, görkemli bir kayın ağacının dallarından kopup, sert dağ meltemlerinin yamaç boylarına sürüklediği
bir yeşil yaprak; alabildiğine özgür, alabildiğine uçarı...
Paris’te bir Edit
h Piaff şansonu, Zürich’te bir Lili Marleen türküsü,
İstanbul’da ise Doğu ve Batı’yı birbirinden ayıran Boğaz misali, iki yakası asla bir araya gelemeyen bir bela
paratoneriydi.
Aynı zamanda bir mağaza tezgâhtarı, becerikli bir terzi ve hatta bir tarihi e
ser kaçakçısıydı.
Ancak hepsinden önemlisi, o bir anneydi. Çocukları için gözünü kırpmadan canını verebilecek, onlar uğruna
bu dünyada her türlü zorluğa ve güçlüğe katlanabilecek fedakâr, vefakâr ve cefakâr bir anne...
İşte bu onun hikâyesi.
Tıpkı Arapçada
“sır” anlamına gelen isminin çağrıştırdığı gibi yıllarca karanlıkta kalmış, sırlarla kaplı hayatının
gizemli hikâyesi.
İçindeki fırtınalar kopan denizin dingin kalma çabaları gemileri süt liman sularda tutmaya yetmediği zaman,
kalbinden taşıp dudaklarınd
an dökülerek hayat bulan hikâyesi.
Sıra dışı bir kadının inanılmaz olaylarla dolu yaşam öyküsü...
İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde geçen 1940’lı yıllardan 2000’lere uzanan altmış yılı aşkın bir ömrün acıklı
anatomisi...
Oradan oraya savrularak geçen sürgün
gibi bir çocukluğun ardından aşkla, dostluklarla ve mutluluklarla olduğu
kadar; acılarla, zorluklarla ve kalp kırıklıklarıyla dolu bir yaşam...
Dolu dolu geçen bir yaşam...


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 488
En / Boy : 13.7 / 21.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 8.2021
₺165,48

Yaygın kanı, Milli Mücadele’nin 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basmasıyla başladığı yönünde. Oysa, Kurtuluş Savaşı’nın fitili, bu tarihten tam 6 ay önce Mustafa Kemal Paşa’nın İskenderun açıklarında bir İngiliz gemisini batırmasıyla ateşleniyor…

Gazeteci Mehmet Uluğtürkan, çok satanlar listesine giren Kurtuluş Savaşı romanı Madalyasız’ın ardından yazdığı bu ikinci romanında, Aralık 1918’de başlayan işgalden Adana’nın kurtuluş tarihi olan 5 Ocak 1922’ye kadar süren destansı mücadeleyi anlatıyor.

Kuvayımilliye Komutanı Tekelioğlu Sinan Yüzbaşı ile Fransız Binbaşı Pierre Mesnil’in akıl oyunlarına sahne olan Güney Cephesi’ndeki yaşananları aktaran roman, 44 kahraman Kuvvacının 700 Fransız askerini teslim alarak tarihe geçtikleri Karboğazı Zaferi’ni ve bir gizem olarak kayıtlara geçen Fransız taburunun kaybolan sancağını da konu olarak işliyor.
 
Bu kitap, resmi belgelere dayandırılarak gerçek olayların ve kişilerin yer aldığı bir tarih romanı olduğu kadar vatan için canlarını ortaya koyan Çukurovalı kahramanların yürek kabartan hikâyelerini de içeriyor.

Sayfaları çevirdikçe, hem o karanlık günlerde yaşanan tarifsiz acıları hem de bir kahramanlık destanının yangın sıcaklığını yüreklerinizde hissedeceksiniz.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 232
En / Boy : 13.5 / 19.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 6.2021
₺87,36

Bu bir anneli öksüzler, babalı yetimler romanıdır.
Deniz ve James, iki hırpalanmış çocuk… Biri İstanbul’un, diğeri Londra’nın evladı… 1970’lerde kenar mahallenin kenarı Seyrantepe’de ve yıldızı sönmüş Streatham’da başlayan iki ayrı yaşam… Gerçek yaşam hikâyelerinden esinlenerek yazılmış iç içe geçmiş iki ayrı öykü…
Bir kardelen olan Deniz Yıldız yaşamın adaletsiz sınavlarına doğduğu andan itibaren giriyor; kimi zaman geçiyor kimi zaman kalıyor. O da James Rowe gibi kendini büyütmek zorunda kalan çocuklardan biri.
Demet Cengiz, Adımı Deniz Koydular romanında aile içi şiddetten cinsel istismara, ağır yoksulluktan ayrımcılığa görmezden gelinen tüm acıları ortaya döküyor. Biri doğuda diğeri batıda geçen iki aile içi sevgisizlik öyküsüne Türkiye’de ve dünyada yaşanan önemli siyasi ve ekonomik gelişmeler eşlik ediyor. AK Parti’nin iktidara gelişi, Ergenekon operasyonları, Haziran Direnişi gibi yakın tarihten çarpıcı olaylar
hatırlatılıyor. Boynumuza asılmış kaderlerimiz sorgulanıyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 304
En / Boy : 13.7 / 21.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 6.2021
₺114,24

Leyla’nın Evi, insanlığın en yıkıcı sorunu göç ve en temel ihtiyacı barınma konularını merceğe alan bir İstanbul romanı.
Edebiyatın güçlü kalemi Zülfü Livaneli’nin gözlem yeteneği ve edebi gücüyle harmanlanan elinizdeki eser Leyla, Roxy, Yusuf ve Ali Yekta Bey’in hayatlarının birbirine karışma hikâyesini anlatıyor.
Usta edebiyatçı bu kez “mülk trajedisine” odaklanıyor. Hayatın olağan akışında bir araya gelmesi mümkün olmayan karakterler üzerinden aşktan paraya, modernizmden geleneğe, birçok konu tartışmaya açılıyor.
Bir yanda yalılarda büyüyen ve varlığını “unutmamak” üzerine inşa eden Leyla Hanım, diğer yanda “anın” hırsları ile çevrelenmiş insanlar… Bir yanda hayattaki tüm prangalarına, hatta ailesine ve adına dahi meydan okuyan Roxy, diğer yanda geçmişi sır olarak kalmaya mahkûm edilenler…
Zülfü Livaneli’nin edebiyatımızda özel bir yer edinen romanı Leyla’nın Evi, tarihi motifleri içeren zengin arka planıyla İstanbul’un değişen çehresini merkeze alırken, okurları geçmiş ve bugün arasında sorularla dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Peki, bu yolculuk bir kuşak çatışması mı yaratacak, yoksa kuşaklar arası bir köprü mü kuracak?
Leyla’nın Evi, iktidar ve güç sahibi olmanın tehlikesine karşı her satırında mücadele ve umudun şarkısını mırıldanan bir Livaneli anlatısı.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 232
En / Boy : 13.7 / 23
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 6.2021
₺105,00

“Che Guevera’nın bir kitabından başladılar yakmaya. Kitap olduğu gibi atılsa yanmazdı. Önce kitabın kapağını yırtıyorlar, sonra beşer onar sayfa tutup, dikiş yerlerinden ayırıyorlardı. İpli olanları zor ayırdılar.”
Arafat’ta Bir Çocuk 12 Mart Muhtırası’nın etkisi altında yazılan, birbirinden bağımsız sekiz hikâyeden oluşuyor. Bir kuşağın, ömrü boyunca izini taşıyacağı sürgün günlerini anlatıyor.
Usta edebiyatçı Livaneli’nin kendi hayat deneyiminden damıtarak kaleme aldığı bu hikâyeler, sürgün hayata dair olağanüstü gözlem ve tasvirlerle örülüyor.
Zülfü Livaneli, bu kez hayal kırıklığına uğramış, aldanmış, yalnız ve melankolik insanları anlatıyor.
Karakterlerin travmaları ve iç hesaplaşmaları apaçık göz önüne seriliyor. Edebiyatın en eski temalarından olan ve hâlâ güncelliğini koruyan sınırlar, gurbet ve mültecilik konularına odaklanıyor.
İsim babalığını Yaşar Kemal’in yaptığı ve ilk kez 1978 yılında yayımlanan Arafat’ta Bir Çocuk, sadece Türkiye’de değil, dünya çapında ilgi gören bir edebiyat yapıtı. Almanca ve Farsça gibi dillere çevrilen, Almanya ve İsveç’te televizyona uyarlanan bu eser yeni basımıyla okurlarla buluşuyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 136
En / Boy : 13.7 / 23
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 6.2021
₺75,60

“Hayatın mutfağından, hepimizin eline ulaşan bu kitapta roman, hikâye ve masal aslında birbirine karışmış. Alt metinlerde ruhunuza attığı çentiklerle düşündürücü etkisi de büyük. Ele avuca sığmayan lezzetlerden zor ayrılacağınız Aşk Tatlıdır her türden okuyucuyu kendine bağlayacak gibi görünüyor. Özellikle çocukluğumuz ve ilk gençlik yıllarımıza yol almak için bir zaman makinesi gibi çalışıyor.” Ali Deniz Uslu Kapıyı çekip çıktığımda geride kalan portakal kokusuna gözlerimden akan iki damla yaş ile veda ettim. Gidilebilecek tek adresime dönmek üzere aynı uzun yolu bu sefer doludizgin, heyecandan yoksun, hiçlik duygusuna teslim halde kat ettim. Her nedense otobüs yolcuları da derin bir sessizliğin kucağında oturuyordu. Kat edilen yol birbiri ardına özenle ekleniyor ve sona ulaşmamıza geçit vermiyordu. Bu yanılsama ile bir kez daha fark ediyordum. Hepimiz tekdüze benzerlikte bir hayatı değil, içimizde yeşerttiğimiz hayali yaşıyorduk. Yaşam bu yüzden beklenmedik, kurnaz ve kendine özgü bir oyundu.

Ayşegül Ertok 1976 yılında Ankara’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okudu. Amerika’da MBA programını tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndü. Farklı markalarda ürün müdürlüğü yaptı. Aşkla evlendi, iki cana yakın çocuğun annesi oldu. Şimdilerde global bir şirkette yönetici olarak çalışmalarını sürdürüyor. Elbette elinden kalem, sofrasından da tatlı eksik olmuyor.

Sayfa Sayısı 180

Ebat 13,5 x 19,5 Kağıt /

İç Baskı Siyah Beyaz 52 gr Cilt /

Kapak Amerikan Bristol 230 gr.

ISBN / Barkod 978975104221

₺73,92

Toplumsal konulara duyarlılığı ile tanınan edebiyatçı ve fikir adamı Zülfü Livaneli, bu kez Ege balıkçılarının ve hayal kurmaktan bile mahrum bırakılan göçmenlerin kaderine eğiliyor.

Usta edebiyatçı Livaneli, Balıkçı ve Oğlu ile son yılların en can yakıcı ve büyük dramı “göçmenliği” balıkçı Mustafa, Mesude ve Samir bebek üzerinden anlatıyor. O güne dek sıcak evlerinde televizyondan izledikleri haberlerden aşina oldukları ölü insan bedenleri ve yarı ölü bir bebek evliliklerinin tam ortasına düşerek bir bomba etkisi yaratıyor; aile ilişkilerini bambaşka bir çehreye büründürüyor.

Balıkçı ve Oğlu, Ege’nin tarihinden bugününe, balık çiftliklerine ve rant hırsıyla dağlara, kıyılara saldıran şirketlerin yarattığı ekolojik yıkıma dair çok şey söylüyor. Bunun ötesinde göçmenlerin bir bilinmeze doğru göze aldıkları yolculuğu, hayatta kalma çabalarını ya da ölümü; kısacası “deryaya yakın, dünyadan uzak” yaşamlarını odağına alıyor. Livaneli’nin belki de en şiirsel romanı olan Balıkçı ve Oğlu; aile, aşk, ebeveynlik, evlat, kadın dayanışması, dostluk, göç, doğa üzerine çağdaş bir epope.

Zülfü Livaneli’nin, uzun bir aradan sonra yazdığı ve heyecanla beklenen yeni romanı Balıkçı ve Oğlu, ustalıkla seçilen tasvirlerle okurun zihninde capcanlı bir anlatı oluşturuyor.

 

Sayfa Sayısı 140

Ebat 13,7 x 23

Basım Yılı : 2021 Mayıs

₺75,60

“Karanlığın olmadığı yerde tekrar buluşacağız.”

Orada karanlık yok çünkü orada batacak olan bir güneş yok.

Geçmişin, gerçeğin ve sevginin olmadığı; savaşla barışın, özgürlükle esaretin, cehaletle gücün birbirine karıştığı bir dünya. Evliliklerin Parti iktidarını güçlendirmek için yapıldığı, çocukların bu iktidarı sürekli kılmak adına casus olarak yetiştirildiği bir dünya. Winston Smith, işte böyle bir dünyada, Büyük Birader’in onu izleyen gözleri ardında gördükleriyle dayatılanlar arasında hakikati ararken kendini totaliter rejimin pençelerinde, “karanlığın olmadığı yerde” buluveriyor. “Eğer umut varsa işçidedir” diyen Smith bedenine yapılan tüm işkencelere rağmen dayanabildiği son ana kadar ikiyle ikinin dört ettiğini engizitörlere haykırmaktan geri durmuyor.

Bağlamından koparılıp sığ bir düşünceyle sosyalizm eleştirisi olarak sunulmaya çalışılsa da 1984 “reel sosyalizm” den Nazi Almanyası’na kadar her türlü totaliter rejime karşı bir başkaldırı niteliğindedir.

Ve politik dehasıyla 1948 yılından geleceğe seslenen İngiliz edebiyatının güçlü kalemi George Orwell, yarattığı bu distopik romanla 21. yüzyılda hâlâ halkları uyarmaktadır: “Karşı konulmadığı takdirde totalitarizm kazanır. ”

₺64,68

Muhsin… 16 yaşında tiyatro sevdasına mani olmaya çalışan ailesine başkaldırıp kendi yolunu çizen ve sahnede devleşerek sonsuzluğa ulaşan bir sanat devrimcisi. Açlık, parasızlık, baskı ya da savaş. O, hiçbirini engel olarak görmedi; onun için imkânsız yalnızca içi boş, kof bir kavramdı. Ve aldığı her nefesi tiyatro için harcadı. İstanbul’dan Paris’e, Paris’ten Berlin’e, Berlin’den Stockholm’e uzanan bir tiyatro aşkının ayakta alkışlanası görkemli romanı. Muhsin Ertuğrul, Orhan Bahtiyar’ın usta kaleminde alışık olduğu tiyatro sahnesinden inip, sürükleyici bir romanın başkahramanı oluveriyor. O mesleği uğruna sınır tanımadan diyar diyar dolaşırken Bahtiyar’ın baş döndüren kurgusuyla sadece akıllara değil kalplere de kazınıyor. Dünya sahnesinden bir Muhsin Ertuğrul geçti ardında ışıltılı bir iz bırakarak… “Muhsin Bey için yeni bir kitap yazılmış olmasına ne kadar sevindiğimi anlatamam. Zira son yıllarda hiç lafı edilmez oldu ve neredeyse unutulup gitti. Bugün Türk Tiyatrosunun böyle güçlü olmasına, bizlerin sağlam bir şekilde ayakta durmamıza olanak veren Muhsin Ertuğrul’un unutulup gitmesine bir tiyatrocu olarak üzülmemek mümkün değil. Muhsin Ertuğrul’un Türk Tiyatrosunun gerçek kurucusu olduğunu bilmemiz ve daha da önemlisi gelecek nesillere bildirmemiz gerek.” Haldun DORMEN “Cumhuriyetimizin kurucusu nasıl ki, başöğretmenimiz ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ise; Türk Tiyatrosunun kurucusu, koruyucusu ve bugünlere gelmesini sağlayan tiyatromuzun başöğretmeni de Muhsin Ertuğrul’dur. Ne mutlu bana onun imzası ile ‘Darülbedayi’ yani ‘Güzellikler Evi’ olan Şehir Tiyatroları ailesine katıldım. Bu kitapla başöğretmenimin uzun zaman sonra tekrar anılması mutluluk verici. Perdeler, hiç kapanmasın!” Zihni GÖKTAY

Orhan Bahtiyar 1973 yılında İstanbul’da doğdu. Moda İlkokulu, Kenan Evren Lisesi ve Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. 1985-1992 yılları arasında Adalar Su Sporları Kulübü’nde lisanslı olarak yüzdü. Ulusal ve uluslararası müsabakalarda dereceler aldı. Orhan Bahtiyar, çocukluğundan beri hayalini kurduğu romancılık için dünyanın en büyük uluslararası firmalarından birinde sürdürdüğü kariyerini bir kenara bıraktı. Tek başına çıktığı hayal avında yanına takım arkadaşları geldi zamanla. Onlardan çok şey öğrendi. “Bir hayale nasıl koşulur?” sorusunun cevabını aradılar birlikte. Takım arkadaşları kimi zaman kitaplar oldu, kimi zaman da yolculuğuna anlam katan dostları. Yolculuğu sırasında hocası Sunay Akın’ın da hayallerine ortak oldu ve birlikte insanlık tarihinin oyunlar üzerinden anlatıldığı bir oyun müzesi kurdular. İsmini de “Düştepe” koydular. İdeon Tanrıların Yolu adlı kitabı Ekim 2011’de, Elohim’in Çocukları Mart 2013’te, Hürkuş ile Göklerde adlı çocuk kitabı ise Kasım 2013’te Barut Kokulu Çiçekler 2019 yılında Aya Kitap tarafından yayımlandı. 2016 yılında Ateş Kırmızısı, 2017 yılında Yılmaz Vural ile birlikte hazırladığı İnadım İnat ve 2020 yılında Vecihi - Kara Tehlike isimli kitaplar İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlandı.

₺126,84

“Sakin olun, her şey yolunda. Artık yeni bir kalbiniz var.”

Hayatının yeni dönemine bu sözleri işiterek başladı Ömer. Gece yarısı şehrin diğer ucundaki bir eve düşen haber, getirdiği büyük acılarla beraber, başka hayatlara umudu taşıyordu. Kalbin atmaya başladığı ilk an gibi, en başından bu yana sarmaş dolaş olan ikilik o gece de hüküm sürüyordu: keder ve sevinç, kayıp ve kazanç, bitiş ve başlangıç, düğün ve cenaze.

Kalp ve Damar Cerrahı Profesör Doktor Gökçen Orhan’ın, uzun yılların tecrübesi ve birikimiyle kaleme aldığı Emanet Kalp; yapılan her organ bağışının nasıl da tükenen çarelerin, yeşeren hayatlara vesile olduğunun hikâyesi. Her satırıyla hayatın bize bağışlanmış büyük bir armağan olduğunu anımsatıyor. Ve her şey tamamlandığında bu kez armağan sunma sırasının belki de bizlere geldiğinin…

Bir hikâyeyi sadece kelimeler anlatmaz. Sadece kalplerimizin hissettiği, söze dökülemeyen anlamlar vardır.

Yeni bir kalp? Peki kendi kalbim nerede? Beni yarı yolda bırakan, artık vücuduma yetmeyen kalbim… Ona ne oldu? Şimdi “uyum sağladı” denilen bu kalp kimin?


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 176
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 3.2021
₺75,44

ARKA KAPAK YAZISI

Çukurova’nın verimli topraklarından çıkıp, memleketinin doğasını, kokusunu; kartalını, ölmez otunu; emekçi insanını ve o insanların zulme karşı verdiği mücadelenin haklı onurunu tüm dünyaya destansı bir dille anlatan bir “edebiyat mucizesi!” Türk Edebiyatı’nın güçlü kalemi Zülfü Livaneli, gelmiş geçmiş en büyük ustasını, kırk dört yıllık dostunu, yoldaşını; “Yaşar Abi”sini anlatıyor. Yaşar Kemal kendi edebiyat kuramını ilmek ilmek oluşturup doğduğu kentten başladığı yazın hayatında dünya insanına ulaşarak varıyor zirveye. Epopelerden, Anadolu efsanelerinden, mitoslardan, ağıtlardan aldığı ilhamını kusursuz betimlemeleri, insan psikolojisinin en derinine inen sezgisi ve gerçekçi kurgusuyla taçlandırıyor. Dramı değil trajediyi yaşatıyor zihinlerde. Homeros’un, Karacaoğlan’ın, Cervantes’in, Çehov’un, Dadaloğlu’nun açtığı yollardan gidiyor. Ve Anadolu dağlarında bir ateş yakıp tüm dünyayı aydınlatıyor. “Yaşar Kemal’i düşündüğüm zaman aklımda deli deli türküler dolaşır” diyor Livaneli. Stockholm’ün karlı caddelerinde, Paris’in geniş meydanlarında ve İstanbul’un belki her sokağında söyledikleri türküleri yazıyor satırlarına. Ülkenin faili meçhullerle, terörle, sansürle kuşatıldığı en karanlık dönemlerde ve hatta sürgün yıllarında bile Yaşar Kemal’in umut dolu yüreği ayakta tutuyor çevresini. Kalbi ve kalemi her zaman dostluktan, kardeşlikten, barıştan yana olan; Sait Faik’in “Türklerin en Kürdü, Kürtlerin en Türkü” dediği, “edebiyat mucizesi” Yaşar Kemal bir dost kalemiyle bir kez daha varıyor ebediyete.
Yazar Özgeçmişi
Ömer Zülfü Livaneli (1946, Ilgın) Öğrenim hayatına Ankara Maarif Koleji'nde başlayan, ardından Stockholm'de felsefe ve müzik eğitimi alan Livaneli, ayrıca Fairfax Konservatuarı'nda uzaktan eğitim gördü. Hem Türkiye hem de dünya yazınına ve kültürel birikimine müzik, edebiyat, sinema gibi çeşitli mecralarda katkı koydu. Üretken yazarın romanları 40 dilde yayınlandı; İspanya, Kore ve Almanya’da çok satanlar listesine girdi. Son olarak Serenad, basının ve uluslararası kültür çevrelerinin yoğun ilgi gösterdiği bir organizasyonla Amerikalı okurlarıyla buluştu. Zülfü Livaneli’nin romanları İtalya ve Fransa’da Yılın Kitabı Ödülü, ABD'de çeşitli edebiyat ödülleri, Balkan Edebiyat Ödülü; Türkiye’de Yunus Nadi Roman Ödülü, Orhan Kemal Roman Armağanı ve Beyaz Martı Onur Ödülü gibi ulusal ve uluslararası ölçekte pek çok saygın ödüle layık görüldü. Columbia, Harvard, Princeton, Shangay, St. Petersburg, Kazan üniversiteleri gibi dünya çapında prestij taşıyan üniversitelerin yanı sıra, çeşitli Türk üniversitelerinde de konferanslar ve dersler veren usta edebiyatçının romanları, Missouri Southern State University (MSSU)’de ders kitabı olarak okutuldu. Cengiz Aytmatov ev sahipliğinde Arthur Miller, Peter Ustinov, James Baldwin, Yaşar Kemal gibi 20. yüzyılın edebiyat dâhileri ve düşünürlerinin katılımıyla gerçekleşen Issık Göl Forumu’nda yer aldı. Romanları kadar fikirleri ve müziği ile de dünya basınında övgülerle karşılanan bir sanatçı olan Livaneli edebiyat, müzik ve sinema alanlarında 30’dan fazla ulusal ve uluslararası ödül sahibi. Çalışmaları, dünya çapında yüz binlerce okur ve dinleyici tarafından takip ediliyor. 1972 yılında, dönemin politik atmosferi etkisinde, düşünceleri nedeniyle suçlanarak hapis ile cezalandırılan ve uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan fikir-sanat işçisi Livaneli; Türk-Yunan ilişkilerinin zor dönemler yaşadığı 1980’li yıllarda Türk-Yunan Dostluk Derneği’nin kurucularından biri oldu. 1996-2016 yılları arasında UNESCO İyi Niyet Büyükelçisi olarak görev yaptı. 2002-2006 yıllarında ise milletvekili olarak TBMM’de yer aldı. Türkiye müzik, kültür, fikir ve siyaset sahnesinde vazgeçilmez bir yeri olan Zülfü Livaneli, düşünsel ve edebi üretimine halen yaşadığı İstanbul’da devam etmekte.

 

Kitap Adı Gözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar Kemal
Kitap Yazar Adı Zülfü Livaneli
Editör Gülşen İşeri
Yayıma Hazırlayan Mehmet Bozkurt
Son Okuma Ezgi Hotolak Adalı
Kapak Tasarım Ekin Başak Akgül
Dizgi Davut Aşkar
Sayfa Tasarım Şevval Ulusoy
Sayfa Sayısı 256
Dağıtım Tarihi 8.04.2020
Ebat 13,7 x 23
Kağıt / İç Baskı 111.Hm. 53 gr.
Cilt / Kapak American Bristol 230 gr.

 

₺105,00
“İnsanların hayatında çok önemli iki gün var. Bir, doğdukları gün; iki, sebebini öğrendikleri gün…” 1, 1, 1… 37! Herkes 1 iken o neden 37? Bahar, her şeyden habersiz tekdüze hayatında fani telaşlara kapılmışken bir gün karşı komşusu Deniz’in ani ziyaretiyle değişiyor yaşamı. Anlattıkları deli saçması gibi görünse de nasıl olduğunu anlayamadığı bir şekilde düşüyor bu girdabın içine. Her ipucu yeni bir soruya, her soru yeni bir soruna evrilirken yol gizli bir köy kütüphanesine çıkıyor. Fakat asıl çıkmaz tam da orada başlıyor. Küçük, masumane bir çocuk oyunu sanılırken yaşamın en büyük sır kapısının anahtarına dönüşen doğaüstü bir yetenek. 1939’dan 2043’e uzanan beklenmedik bir öykü… Sezin Karameşe, bu ilk romanında satırlara limitsiz hayal gücünün büyülü evrenini çiziyor. Ve okurlarını bitmesini asla istemeyecekleri bir oyuna davet ediyor. 

 
₺89,88

ARKA KAPAK YAZISI

"Gerçek bir şaheser! Teknik ve psikolojik olarak mükemmel! Öldürmek mi bağışlamak mı ikilemini en iyi veren roman.” Yaşar Kemal “Livaneli, dönemin saplantılı siyasal inançlarını, roman akışı içinde ustalıkla yedirerek anlatıyor.” Doğan Hızlan Türkiye’nin üretken kalemi Zülfü Livaneli’nin yazmaya başladıktan 29 yıl sonra bitirdiği romanı: Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölü. Ünlü yazar, bu romanıyla dünyanın farklı yerlerinden, Stockholm’e sığınan devrimcilere odaklanıyor. Tüm yaşamları sınavlarla ve kayıplarla geçen bu insanların “biraz güvenlik biraz can sıkıntısı” olarak tanımladıkları mutluluk arayışlarına odaklanıyor. Türkiye’den Stockholm’e iltica eden Sami, yaşadıklarının sorumlularından biri olan eski bakanla kaldığı hastanede tesadüfen bir araya geliyor. Bu karşılaşma, intikam ve affetme gibi temel psikolojik ikilemleri tartışırken, cezalandırma ve yargılama gibi devlet mekanizmaları ekseninde ülkenin ahlaki iklimine de değiniyor. 2001 Yunus Nadi Roman Ödülü’ne layık görülen Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm okurları alışılmışın dışında bir roman tekniğiyle tanıştırıyor. Usta edebiyatçı Zülfü Livaneli, yazar-karakter çatışmasını oldukça şeffaf ve özgün bir şekilde göz önüne seriyor. Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm enternasyonalizm, mültecilik, şiddet, cinayet, aile ve anadil üzerine cesur bir düşünüş biçimi sunuyor.
Türü ROMAN

ÖZGEÇMİŞ

Ömer Zülfü Livaneli (1946, Ilgın)

Öğrenim hayatına Ankara Maarif Koleji'nde başlayan, ardından Stockholm'de felsefe ve müzik eğitimi alan Livaneli, ayrıca Fairfax Konservatuarı'nda uzaktan eğitim gördü. 

Hem Türkiye hem de dünya yazınına ve kültürel birikimine müzik, edebiyat, sinema gibi çeşitli mecralarda katkı koydu. Üretken yazarın romanları 40 dilde yayınlandı; İspanya, Kore ve Almanya’da çok satanlar listesine girdi. Son olarak Serenad, basının ve uluslararası kültür çevrelerinin yoğun ilgi gösterdiği bir organizasyonla Amerikalı okurlarıyla buluştu.

Zülfü Livaneli’nin romanları İtalya ve Fransa’da Yılın Kitabı Ödülü, ABD'de çeşitli edebiyat ödülleri, Balkan Edebiyat Ödülü; Türkiye’de Yunus Nadi Roman Ödülü, Orhan Kemal Roman Armağanı ve Beyaz Martı Onur Ödülü gibi ulusal ve uluslararası ölçekte pek çok saygın ödüle layık görüldü.

Columbia, Harvard, Princeton, Shangay, St. Petersburg, Kazan üniversiteleri gibi dünya çapında prestij taşıyan üniversitelerin yanı sıra, çeşitli Türk üniversitelerinde de konferanslar ve dersler veren usta edebiyatçının romanları, Missouri Southern State University (MSSU)’de ders kitabı olarak okutuldu.

 

Cengiz Aytmatov ev sahipliğinde Arthur Miller, Peter Ustinov, James Baldwin, Yaşar Kemal gibi 20. yüzyılın edebiyat dâhileri ve düşünürlerinin katılımıyla gerçekleşen Issık Göl Forumu’nda yer aldı.

Romanları kadar fikirleri ve müziği ile de dünya basınında övgülerle karşılanan bir sanatçı olan Livaneli edebiyat, müzik ve sinema alanlarında 30’dan fazla ulusal ve uluslararası ödül sahibi. Çalışmaları, dünya çapında yüz binlerce okur ve dinleyici tarafından takip ediliyor.

1972 yılında, dönemin politik atmosferi etkisinde, düşünceleri nedeniyle suçlanarak hapis ile cezalandırılan ve uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan fikir-sanat işçisi Livaneli; Türk-Yunan ilişkilerinin zor dönemler yaşadığı 1980’li yıllarda Türk-Yunan Dostluk Derneği’nin kurucularından biri oldu. 1996-2016 yılları arasında UNESCO İyi Niyet Büyükelçisi olarak görev yaptı. 2002-2006 yıllarında ise milletvekili olarak TBMM’de yer aldı.

Türkiye müzik, kültür, fikir ve siyaset sahnesinde vazgeçilmez bir yeri olan Zülfü Livaneli, düşünsel ve edebi üretimine halen yaşadığı İstanbul’da devam etmekte.

 

Kitap Adı

Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm

Kitap Yazar Adı

Zülfü Livaneli

Editör

Gülşen İşeri

Yayıma Hazırlayan

Günnur Aksakal

Kapak Tasarım

Berkcan Okar

Kapak İllüstrasyon

Doğukan Alyaz

Dizgi

Davut Aşkar

Sayfa Tasarım

Şevval Ulusoy

Dağıtım Tarihi

18.03.2021

Sayfa Sayısı

184

Ebat

13,7 x 23

Kağıt / İç Baskı

lll.Hm. Enzo 52 gr.

Cilt / Kapak

Amerikan Bristol 230 gr.

ISBN / Barkod

9789751041708

 

₺96,60
“Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.” Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik uğruna başlatılan bir ayaklanmanın oportünist emellerle totaliter bir yönetime evrilen alegorik hikâyesi. Politik dehası ve keskin kalemiyle dünyayı sarsan İngiliz yazar George Orwell 1984’le meydan okuduğu totaliter rejimleri Hayvan Çiftliği’nde adeta orantısız bir güçle alt ediyor. Asla sadece “reel sosyalizm” eleştirisi olarak görülemeyecek bu başyapıt, tüm zamanlara hükmeden kurgusuyla her türlü despotik yönetimi ustaca hicvediyor. Sömürüsüz bir gelecek umuduyla çiftlik sahibi Bay Jones’a başkaldıran hayvanlar, önderliği sahiplenen domuzların giderek zalimleşen egemenliğinde baltalanmış bir devrimin ağır sonuçlarına tanıklık ediyor."

Editör: Kadriye Kızıl
Yayıma Hazırlayan: Gilas Coşkun ve Meriç Rende
Sayfa Tasarımı: Ayça Ateş
Sayfa Sayısı: 104
Ebat: 12,5 x 21 cm
Kağıt / İç Baskı: Siyah Beyaz 52 gr.
Cilt Kapak: American Bristol 230 gr.
₺31,92

ÖZGEÇMİŞ

 Ömer Zülfü Livaneli (1946, Ilgın)

 

Öğrenim hayatına Ankara Maarif Koleji’nde başlayan, ardından Stockholm’de felsefe ve müzik eğitimi alan Livaneli, ayrıca Fairfax Konservatuarı’nda uzaktan eğitim gördü. 

 

Hem Türkiye hem de dünya yazınına ve kültürel birikimine müzik, edebiyat, sinema gibi çeşitli mecralarda katkı koydu. Üretken yazarın romanları 40 dilde yayınlandı; İspanya, Kore ve Almanya’da çok satanlar listesine girdi. Son olarak Serenad, basının ve uluslararası kültür çevrelerinin yoğun ilgi gösterdiği bir organizasyonla Amerikalı okurlarıyla buluştu.

 

Zülfü Livaneli’nin romanları İtalya ve Fransa’da Yılın Kitabı Ödülü, ABD’de çeşitli edebiyat ödülleri, Balkan Edebiyat Ödülü; Türkiye’de Yunus Nadi Roman Ödülü, Orhan Kemal Roman Armağanı ve Beyaz Martı Onur Ödülü gibi ulusal ve uluslararası ölçekte pek çok saygın ödüle layık görüldü.

 

Columbia, Harvard, Princeton, Shangay, St. Petersburg, Kazan üniversiteleri gibi dünya çapında prestij taşıyan üniversitelerin yanı sıra, çeşitli Türk üniversitelerinde de konferanslar ve dersler veren usta edebiyatçının romanları, Missouri Southern State University (MSSU)’de ders kitabı olarak okutuldu.

 

Cengiz Aytmatov ev sahipliğinde Arthur Miller, Peter Ustinov, James Baldwin, Yaşar Kemal gibi 20. yüzyılın edebiyat dâhileri ve düşünürlerinin katılımıyla gerçekleşen Issık Göl Forumu’nda yer aldı.

 

Romanları kadar fikirleri ve müziği ile de dünya basınında övgülerle karşılanan bir sanatçı olan Livaneli edebiyat, müzik ve sinema alanlarında 30’dan fazla ulusal ve uluslararası ödül sahibi. Çalışmaları, dünya çapında yüz binlerce okur ve dinleyici tarafından takip ediliyor.

 

1972 yılında, dönemin politik atmosferi etkisinde, düşünceleri nedeniyle suçlanarak hapis ile cezalandırılan ve uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan fikir-sanat işçisi Livaneli; Türk-Yunan ilişkilerinin zor dönemler yaşadığı 1980’li yıllarda Türk-Yunan Dostluk Derneği’nin kurucularından biri oldu. 1996-2016 yılları arasında UNESCO İyi Niyet Büyükelçisi olarak görev yaptı. 2002-2006 yıllarında ise milletvekili olarak TBMM’de yer aldı.

 

Türkiye müzik, kültür, fikir ve siyaset sahnesinde vazgeçilmez bir yeri olan Zülfü Livaneli, düşünsel ve edebi üretimine halen yaşadığı İstanbul’da devam etmekte.

 

 

www.livaneli.gen.tr

www.livaneli.net

ARKA KAPAK YAZISI

 “Benzersiz bir kitap bu! Daha önce bu romana benzeyen, aynı değere sahip olan ve sürekli, beklenmeyen sürprizler taşıyan bir kitap okumadığımı belirtiyorum. Yeni bir okura demek isterdim ki; evet, oku ve şaşır!”

Elia Kazan

“Bu roman hem karanlığın hem de aydınlığın, umudun romanıdır.”

Yaşar Kemal

Harem-i Hümayun’dan taht oyunlarına açılan ve erk istencinin karanlık dehlizlerinde kaybolup insanı, insan doğasının en aşağılık yönleriyle yüzleştirirken bir umut ışığı yakmayı da ihmal etmeyen büyülü bir anlatı. Efendi – köle ilişkisine psikolojik bir bakış.

Türk Edebiyatı’nın usta kalemi Zülfü Livaneli’nin “istediğimi yapmaya en çok yaklaştığım kitap” dediği 1997 Balkan Edebiyat Ödüllü ilk romanı Engereğin Gözü, küçük yaşta hadım edilip Haremağası yapılmış zenci bir kölenin, Habeş Süleyman’ın gözünden iktidar – birey ilişkisini anlatıyor. Süleyman, “biricik” efendisinin tahtla ölüm arasında gidip gelen kaderinin ellerinde bocalarken yeni sultana “Padişahım çok yaşa!” diye haykırmaktan da geri duramıyor.

25. yıl baskısıyla yeniden okurlarıyla buluşan Engereğin Gözü, bir dönem romanı olmanın ötesinde, insan psikolojisinin derinliklerine; dün, bugün ve yarının saraylarına, en gizli sırları bile aydınlatacak gerçeklikte ışık tutan bir Zülfü Livaneli klasiği.

Kitap Adı

Engereğin Gözü - Ciltli

Kitap Yazar Adı

Zülfü Livaneli

Editör

Gülşen İşeri

Yayıma Hazırlayan

Ezgi Hotalak

Son Okuma

Günnur Aksakal

Kapak Resmi

Ali Yaycıoğlu

Çizimler

Mahmut Karatoprak

Kapak Tasarım

BABA Kreatif – Ekin Başak Akgül

Dizgi

Nurgül Kıssacık

Sayfa Tasarım

Şevval Ulusoy

Dağıtım Tarihi

15.02.2021

Sayfa Sayısı

144

Ebat

13,7 x 23

Kağıt / İç Baskı

III.Hm. Enzo 60 gr.

Cilt / Kapak

Amerikan Bristol 230 gr.

ISBN / Barkod

9789751041531

 

₺319,20

ÖZGEÇMİŞ

Filiz Çiçek

İzmir’de doğup büyüyen Filiz Çiçek, Ege Üniversitesi Felsefe Bö-lümü’nden mezun olduktan sonra gazetecilik yapmaya başladı ve İzmir’de Yeni Asır, İstanbul’da Sabah gazetelerinde toplam 12 yıl, gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı.

1999’da gazeteciliği bırakıp Ankara’ya yerleşti ve uzun yıllar Türkiye Bilimler Akademisi’nin yayın koordinatörlüğü görevini sürdürdü.

Filiz Çiçek son beş yıldır İstanbul’da yaşıyor, yazmaya ve editörlük yapmaya devam ediyor. Ölü Kadının Günlüğü’nün yanı sıra yayınlanmış iki çocuk kitabı bulunuyor.

ARKA KAPAK YAZISI

İnsan kaç kere ölür? İlknur karanlık bir denizin dalgalı sularında ölüyor ilkin. Kalbi durup tekrar hayata döndüğünde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmeden…

Dinmeyen baş ağrıları, evde yankılanan topuk sesleri ve bir gün kendi günlüğünde aniden beliren esrarengiz isimle kâbusa dönen bir hayat. 

Kim olduğunu bilmediği ve delicesine kaçtığı vahşi kadın, ona bir gölge kadar yakın ama bir o kadar da uzak. Gerçeklerse adeta kaçmanın asla mümkün olmadığı, içine çeken bir kara delik.

Masum bir kadının sıradan yaşamından İstanbul’un arka sokaklarına, kirli meyhanelerine, metruk binalarına sürüklenen gerilim dolu, psikolojik bir öykü. 

İlknur ve Leyla; yitik bir geçmişin iki farklı yüzü.

 

Kitap Adı

Ölü Kadının Günlüğü

Kitap Yazar Adı

Filiz Çiçek

Editör

Mehmet Bozkurt

Yayıma Hazırlayan

Ezgi Hotalak Adalı

Düzelti

Saliha Nur Ulusoy

Kapak Tasarım

Bahar Ata – Gilas Coşkun

Sayfa Tasarım

Ayça Ateş

Dağıtım Tarihi

20.01.2021

Sayfa Sayısı

192

Ebat

13,7 x 21,5

Kağıt / İç Baskı

lll.Hm. 52 gr.

Cilt / Kapak

Amerikan Bristol 230 gr.

ISBN / Barkod

9789751041593

 

₺74,76

ÖZGEÇMİŞ

Arzu Birol

İstanbul’da doğdu. Eğitimini Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde, Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nde tamamladı. Sinema sektöründe çeşitli görevlerde çalıştıktan sonra, 2005 yılından itibaren televizyon dizilerinde senaristlik yapmaya başladı. Bobby Brown’un Olağan ve Üstü Öyküsü yazarın ilk kitabıdır.

ARKA KAPAK YAZISI

“Evet Albay. Şanslısınız. Gördüğüm kadarıyla insan türü bir varlıkla direkt iletişime geçme hakkı verilmiş size... Bakalım… Bu bir dişi. Yirmili yaşlarının sonunda… Üstelik bu kadının sana evini açacağı da yazılmış. Biliyorsun senin gibi Dünya gezegenine ışınlanma hakkı kazanan pek çok kardeşimizin atandığı özel bir insan olmuyor. Genelde bu zorlu gezegende kendi başlarına hayatta kalıp evrimleşme mücadelesi veriyorlar. Dünya gezegeni buraya benzemez Algor. Orası tahmin ettiğinden daha tehlikeli bir yer.”

Albay Algor, Havtor gezegeninden insanını bulmak üzere Dünya’ya gönderilir. Kendini kahverengi küçük bir köpek bedeniyle Şişli Cami’nin avlusunda bulur… İnsanını bulana kadar geçecek olan süre tam bir serüvenler silsilesidir. 

Arzu Birol’dan fantastik  bir roman.

 

Kitap Adı

Bobby Brown’un Olağan ve Üstü Öyküsü

Kitap Yazar Adı

Arzu Birol

Editör

Mehmet Bozkurt

Yayıma Hazırlayan

Hasan Basri Başkaya

Kapak Tasarım

Gilas Coşkun

Sayfa Tasarım

Şenol Alanbay

Tür

Roman

Dağıtım Tarihi

07.01.2021

Sayfa Sayısı

216

Ebat

13,5 x 19,5

Kağıt / İç Baskı

III. Hamur 52 gr.

Cilt / Kapak

Amerikan Bristol 230 gr.

ISBN / Barkod

9789751040930

 

₺84,00

ÖZGEÇMİŞ

 Ömer Zülfü Livaneli (1946, Ilgın)

Öğrenim hayatına Ankara Maarif Koleji’nde başlayan, ardından Stockholm’de felsefe ve müzik eğitimi alan Livaneli, ayrıca Fairfax Konservatuarı’nda uzaktan eğitim gördü. 

Hem Türkiye hem de dünya yazınına ve kültürel birikimine müzik, edebiyat, sinema gibi çeşitli mecralarda katkı koydu. Üretken yazarın romanları 40 dilde yayınlandı; İspanya, Kore ve Almanya’da çok satanlar listesine girdi. Son olarak Serenad, basının ve uluslararası kültür çevrelerinin yoğun ilgi gösterdiği bir organizasyonla Amerikalı okurlarıyla buluştu.

 

Zülfü Livaneli’nin romanları İtalya ve Fransa’da Yılın Kitabı Ödülü, ABD’de çeşitli edebiyat ödülleri, Balkan Edebiyat Ödülü; Türkiye’de Yunus Nadi Roman Ödülü, Orhan Kemal Roman Armağanı ve Beyaz Martı Onur Ödülü gibi ulusal ve uluslararası ölçekte pek çok saygın ödüle layık görüldü.

 

Columbia, Harvard, Princeton, Shangay, St. Petersburg, Kazan üniversiteleri gibi dünya çapında prestij taşıyan üniversitelerin yanı sıra, çeşitli Türk üniversitelerinde de konferanslar ve dersler veren usta edebiyatçının romanları, Missouri Southern State University (MSSU)’de ders kitabı olarak okutuldu.

 

Cengiz Aytmatov ev sahipliğinde Arthur Miller, Peter Ustinov, James Baldwin, Yaşar Kemal gibi 20. yüzyılın edebiyat dâhileri ve düşünürlerinin katılımıyla gerçekleşen Issık Göl Forumu’nda yer aldı.

 

Romanları kadar fikirleri ve müziği ile de dünya basınında övgülerle karşılanan bir sanatçı olan Livaneli edebiyat, müzik ve sinema alanlarında 30’dan fazla ulusal ve uluslararası ödül sahibi. Çalışmaları, dünya çapında yüz binlerce okur ve dinleyici tarafından takip ediliyor.

 

1972 yılında, dönemin politik atmosferi etkisinde, düşünceleri nedeniyle suçlanarak hapis ile cezalandırılan ve uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan fikir-sanat işçisi Livaneli; Türk-Yunan ilişkilerinin zor dönemler yaşadığı 1980’li yıllarda Türk-Yunan Dostluk Derneği’nin kurucularından biri oldu. 1996-2016 yılları arasında UNESCO İyi Niyet Büyükelçisi olarak görev yaptı. 2002-2006 yıllarında ise milletvekili olarak TBMM’de yer aldı.

 

Türkiye müzik, kültür, fikir ve siyaset sahnesinde vazgeçilmez bir yeri olan Zülfü Livaneli, düşünsel ve edebi üretimine halen yaşadığı İstanbul’da devam etmekte.

 

 

www.livaneli.gen.tr

www.livaneli.net

ARKA KAPAK YAZISI

 “Benzersiz bir kitap bu! Daha önce bu romana benzeyen, aynı değere sahip olan ve sürekli, beklenmeyen sürprizler taşıyan bir kitap okumadığımı belirtiyorum. Yeni bir okura demek isterdim ki; evet, oku ve şaşır!”

Elia Kazan

“Bu roman hem karanlığın hem de aydınlığın, umudun romanıdır.”

Yaşar Kemal

Harem-i Hümayun’dan taht oyunlarına açılan ve erk istencinin karanlık dehlizlerinde kaybolup insanı, insan doğasının en aşağılık yönleriyle yüzleştirirken bir umut ışığı yakmayı da ihmal etmeyen büyülü bir anlatı. Efendi – köle ilişkisine psikolojik bir bakış.

Türk Edebiyatı’nın usta kalemi Zülfü Livaneli’nin “istediğimi yapmaya en çok yaklaştığım kitap” dediği 1997 Balkan Edebiyat Ödüllü ilk romanı Engereğin Gözü, küçük yaşta hadım edilip Haremağası yapılmış zenci bir kölenin, Habeş Süleyman’ın gözünden iktidar – birey ilişkisini anlatıyor. Süleyman, “biricik” efendisinin tahtla ölüm arasında gidip gelen kaderinin ellerinde bocalarken yeni sultana “Padişahım çok yaşa!” diye haykırmaktan da geri duramıyor.

25. yıl baskısıyla yeniden okurlarıyla buluşan Engereğin Gözü, bir dönem romanı olmanın ötesinde, insan psikolojisinin derinliklerine; dün, bugün ve yarının saraylarına, en gizli sırları bile aydınlatacak gerçeklikte ışık tutan bir Zülfü Livaneli klasiği.


 

Kitap Adı

Engereğin Gözü

Kitap Yazar Adı

Zülfü Livaneli

Editör

Gülşen İşeri

Yayıma Hazırlayan

Ezgi Hotalak

Son Okuma

Günnur Aksakal

Kapak Resmi

Ali Yaycıoğlu

Çizimler

Mahmut Karatoprak

Kapak Tasarım

BABA Kreatif – Ekin Başak Akgül

Dizgi

Nurgül Kıssacık

Sayfa Tasarım

Şevval Ulusoy

Dağıtım Tarihi

04.01.2021

Sayfa Sayısı

144

Ebat

13,7 x 23

Kağıt / İç Baskı

III.Hm. Enzo 60 gr.

Cilt / Kapak

Amerikan Bristol 230 gr.

ISBN / Barkod

9789751041548

 

₺92,40

… hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün yalanlar günü gelince açığa çıkıyor. Ve sonra biz ölmüyoruz. Daha kötü bir şey oluyor. Öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz. Nermin Yıldırım bizleri uzun bir yürüyüşe çıkararak, kendini evinde hissedemeyenlerin, evinden zorla koparılanların, kaçmak zorunda kalanların, hiçbir yere sığınamayanların dünyasına ortak ediyor.

Sürprizlerle dolu bu yolu adımlarken, bir yandan bir kere koptuktan sonra artık anakaraya bağlanamayan adacıkların uğultulu sesine kulak veriyor, bir yandan da kendimizi seyrettiğimiz aynaların öbür tarafındakilerle yüzleşiyoruz. Romanlarında okuru aile, toplum ve bellek ekseninde yolculuklara çıkaran Yıldırım, duyarlı sesi, nüktedan ve kıvrak diliyle hafızanın iplerini kâh salıp kâh sararak sımsıkı bir yumak oluştururken, “küçük ve muhteşem hayatlarımız”a bambaşka gözlerle bakmamızı sağlıyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 456
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 11.2020
₺131,20

ARKA KAPAK YAZISI

“Size bugünkü New York Times’ın 3. sayfasından bir haber okuyacağım. Dinleyin! Ve onları yani dünyanın geri kalanını ne hale getirdiğimizi görün. Hem de tek kurşun atmadan! Onlara karşı tek bir kuruş para harcamadan, hiçbir hamle yapamadan. Sadece gerçekten insan olmanın gerektirdiği meziyetleri üstlenerek ve bundan asla ödün vermeden. Haberde yazılanları aynen okuyorum: New York’tan yola çıkan 30 kadar Amerikan vatandaşını taşıyan bot, RefugeePolis’e varamadan alabora oldu. Amerikalıların RefugeePolis’e gitmek istemelerini engelleyecek bir sistem kurulamadıkça ve sıcak savaş bitmedikçe daha ölecek çok vatandaşımız var. Şimdi soru şu: böylesi bir haber neden 3. sayfada yer alır ki? Bunun manşet olması gerekmiyor muydu? Tabii ki öyleydi. Ama bu ölen 30 kişi, ölen ilk 30 kişi olsaydı öyle olacaktı.”

Refugeepolis milyonlarca kimsesize kucak açıyor. 

Onlar dikenli tel örgüler ardında bekletilen, ucuz can yelekleriyle botlara bindirilen, bir ülkeden başka bir ülkeye itilen kimsesizler olarak kalmayacak. Kimsesizler için Mr. Nobody’nin dahice bir planı var. Tabii öncelikle Birleşmiş Milletler’deki 197 ülkenin onayı gerekiyor. Mr. Nobody’nin serüveni de böyle başlıyor…

İbrahim Bakırhan’ın kaleminden heyecan verici aksiyon sahneleri ve merak duygusunu kamçılayan yan olay örgüleri ile soluksuz bir roman okuyacaksınız.
 

Kitap Adı

Kimsesizler Adası

Kitap Yazar Adı

İbrahim Bakırhan

Editör

Mehmet Bozkurt

Yayıma Hazırlayan

Hasan Basri Başkaya

İlk Okuma

Saliha Nur Ulusoy

Kapak Tasarım

Gilas Coşkun

Sayfa Tasarım

Ayça Ateş

Dağıtım Tarihi

23.12.2020

Sayfa Sayısı

264

Ebat

13,7 x 21,5

Kağıt / İç Baskı

lll.Hm. Enzo 52 gr.

Cilt / Kapak

Amerikan Bristol 230 gr.

ISBN / Barkod

9789751041524

 

₺104,16

Buğra Gülsoy

1982 yılında Ankara’da doğdu. 2000 yılında eğitimine başladığı Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden 2004 yılında mezun oldu. Mimarlık fakültesini bitirdikten sonra Kıbrıs’ta kalıp Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nda çalışmaya başladı.

Mağusa şehrinin özel bir tiyatrosu olan “Açık Tiyatro” bünyesinde Eugene Ionesco’nun Kral Ölüyor adlı oyunuyla oyunculuk hayatına adım atan Gülsoy, sadece oyunculuk değil tiyatronun tüm dalları içinde aktif görev aldı.

Tiyatro ve mimarlığın yanı sıra fotoğrafçılık ve grafik tasarımcılığıyla da ilgilenen Gülsoy, yazdığı “varoluşçu” kısa öykülerini görsel yolla ifade edebilmek için, kaleme aldığı yazılarını senaryolaştırdı.

İnsan: Bir Varlık, İnsan: Bir Kimlik ve İnsan: Bir Sonuç başlıkları altında kurguladığı üç bölümlük deneysel kısa filmi İnsan: Üçleme’nin (Human: Trilogy) ardından İnsan: Bir Sistem alt başlığı adı altında ikinci deneysel kısa filmi Altüst’ü (Upsidedown) oluşturdu. Filmleri ulusal ve uluslararası birçok festivalde gösterildi.

2007 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Projesi (UNDP) kapsamında düzenlenen bir yarışmada filmcilik üzerine eğitim aldı ve “hayatın illüzyonlardan oluştuğu” savını yaratarak yazıp çektiği Mutlu Son (Happy End) kısa filmiyle, yarışan birçok Türk ve Rum kısa filmi arasından “En İyi Kurmaca Kısa Film” ödülünü kazandı.

2008 senesinde İstanbul’a yerleşen Buğra Gülsoy, oyunculuk yapmaya devam ederken kurucularından biri olduğu “GET” oluşumu bünyesinde ilk tiyatro oyunu Pragma’yı hem yazdı hem de yönetti. Pragma’dan sonra yazdığı ikinci tiyatro oyunu Dip'te ise bu kez suçu “cahillikten doğan acımasız önyargılar” adı altında topladı. Ardından Serhat Teoman ve Emre Erkan’la birlikte oyunun senaryosunu yazdı ve Serhat Teoman’la birlikte Mahalle filminin yönetmenliğini yaptı.

Yazdığı –henüz sahnelenmeye başlamayan– bir sonraki oyunu ise Inferno. Buğra Gülsoy oyunculuğa devam etmenin yanı sıra uzun metraj film senaryoları ve kısa öyküler yazmaya devam etmektedir. Yazdığı ilk romanı Birinci Kıyamet: Güneşin Battığı Yer’dir.

ARKA KAPAK YAZISI

“O zaman daha iyi anlamıştım; hiç tanımadığımız insanların farkında olmadan birbirlerinin hayatlarını nasıl kontrol ettiklerini, hiç tanımadığımız insanların başka yaşamları kendi elleriyle nasıl tuttuklarını. Görünmeyen ipliklerle bağlıydık birbirimize. İpliklerden biri koparsa hepimiz kopacaktık.”

Buğra Gülsoy Kıyamet’te, Mekteb-i Sultani, bugünkü adıyla Galatasaray Lisesi öğrencilerinden ilk Türk boksör Sabri Mahir’in İstanbul’dan Nazi Almanyası’na uzanan yaşam hikâyesini anlatıyor. Sabri’nin Tevfik Fikret, Sakallı Celal, Marlene Dietrich, Bertolt Brecht ve Vladimir Nabokov’la birlikte geçmiş hayatı boyunca şehirler, ülkeler, kıtalar değişiyor, insanlar değişiyor. Değişmeyen tek şey ise, sürekli beklenen o “kıyamet” oluyor.

Kıyamet adıyla özel baskısını yaptığımız bu eserde, Buğra Gülsoy’un Birinci Kıyamet ve İkinci Kıyamet romanlarını bir arada sunuyoruz.

 

 

 

₺259,56

 

ÖZGEÇMİŞ

Alper Kul

5 Aralık 1975’te İstanbul’da doğdu. Yazarı olduğu ‘Babamın Oğlu‘ ve ‘Hamileyim’ adlı tek kişilik oyunlarını yurtiçinde ve dışında 10 yıl boyunca sahneledi. ‘Caveman’ adlı tiyatro oyununun adaptasyonunu yaptı, oynadı. ‘AUT’, ‘Barselo’, ‘Diyelim Ki Birlikteyiz‘ adlı tiyatro oyunlarıyla birçok yazarlık ödülü aldı.

5’er Beşer, İnsanlar Alemi, Güldür Güldür BKM adlı komedi programlarının proje tasarımlarını yaptı, oynadı. Olur Olur adlı sinema filmini yazdı.

2012’de Aylin Kontente ile evlendi, iki çocuk babası oldu.

ARKA KAPAK YAZISI

Pahalı arabalar, lüks evler, yüksek mevkiler, duygusuz ilişkiler, hırs dolu yakınlıklar… Başka bir seçeneğimiz olsaydı, ömrümüzü bunları kazanmak uğruna geçirir miydik? Yaşamdan kıyımlar ve adaletsizliklerle çevrili bir kötülük dışında şeyler de istemez miydik?

Dışarıdakiler, okurlara bir “ütopya” vadediyor: Ağaç keserken rızalık alınan, yalanın ve talanın henüz uğramadığı, doğanın para için tahrip edilmediği, kadınlara ve çocuklara güvenli bir yaşam olanağı sunan; velhasıl “Dışarı”nın kötülüklerinden azade bir sığınak.

Bir maden şirketinde sorumlu olarak çalışan Demir, Adını Bilmediği Kız sayesinde bu sorunun peşine düşüyor; kendiyle ve ailesiyle yüzleşiyor. Hiç tanımadığı bir dünyanın ve dilin ortasında, “kendi sesini” duymaya çalışıyor.

Oyunculuğu ve senaristliği ile tanınan Alper Kul, bu sefer sevenlerinin karşısına yazar kimliğiyle çıkıyor. Okurlarını çocukluk düşüne, en temiz ve korunaklı sığınağına davet ediyor.

“Adamın tek bildiği iletişim yolu konuşmaktı. Ama bir insan sadece konuşarak karşısındakiyle nasıl anlaşabilirdi ki? Duygularını nasıl aktaracaktı? Konuşmak iletişim yolları arasında en zayıf olanıydı. Neticede konuşmak, ağızdan çıkan sesleri birbirine bağlayarak, her duyguya karşılık gelen bir kod üretmekti. Birisi tecrübe ettiği çok etkili bir duyguyu, misal, A-Ş-K sesleri çıkartarak ifade ettiğinde, kodu işiten karşısındaki de kendi yaşanmışlıklarından bu kodun karşılığı bulup, bir duygudaşlık yaşamaya çalışıyordu. Kişinin karşısındakini anlama kabiliyeti kendi yaşanmışlıkları kadardı. Yani kimse konuşarak tam anlamıyla duygularını karşısındakine aktaramazdı. Anlatımın vücut diliyle desteklenmesi şarttı.”

 

 

 

Kitap Adı

Dışarıdakiler

Kitap Yazar Adı

Alper Kul

Editör

Gülşen İşeri

Yayıma Hazırlayan

Günnur Aksakal

Kapak Tasarım

Gilas Coşkun

Sayfa Tasarım

Şenol Alanbay

Dağıtım Tarihi

21.12.2020

Sayfa Sayısı

304

Ebat

13,7 x 21,5

Kağıt / İç Baskı

lll.Hm. 52 gr.

Cilt / Kapak

Amerikan Bristol

ISBN / Barkod

9789751041456

 

₺120,96

ARKA KAPAK YAZISI

“Saz çaldın mı

Sağ elin geçmiştedir

Sol elin 

Gelecekte”

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Zülfü Livaneli için yazdığı şiiri…

Çağın ustası, barış elçisi, direnişin ve umudun kalemi, halk sanatçısı, dünya çapında bir müzisyen, sinemacı, siyasetçi. Babaannesinin “keçi”si. Abidin Dino’nun sözleriyle “mutluluğun müziğini yapan” fikir ve sanat işçisi… Zülfü Livaneli.

Usta yazar, bu kez günden güne “iyi evlatlarını boğan, kötüleri ise ödüllendiren” bir ülke haline gelen Türkiye’de; Cengiz Aytmatov’dan Yaşar Kemal’e, Elia Kazan’dan Ingmar Bergman’a, Bülent Ecevit’ten Mihail Gorbaçov’a dek uzanan yaşam serüvenini paylaşıyor. Livaneli, sanat insanının kaçınamadığı yazgıyı kendi kendinin arzuhâlcisi olup anlatıyor.

Elinizdeki çalışma, yalnızca Livaneli’nin zengin ömrünün değil; aynı zamanda hapislerden sürgüne, darbeden ölümlere türlü deneyimle sınanan bir kuşağın da hikâyesi. Kendi sözleriyle: “Şimdi okuyacaklarınız, kolayca göreceğiniz gibi sürekli sanat üstüne düşünen, yaratı sancıları çeken ama dönemin ve ülkenin koşulları gereği zaman zaman politikadan kaçamayan birinin anıları.”

Okumaya müptela bir çocuğun, milyonların tanıdığı bir sanatçıya ve siyasetçiye dönüşme sürecine, yakın tarihin politik ve kültürel atmosferine ışık tutan Sevdalım Hayat, yürekleri sıcacık bir “merhaba”ya davet ediyor.

ÖZGEÇMİŞ

 Ömer Zülfü Livaneli (1946, Ilgın)

Öğrenim hayatına Ankara Maarif Koleji'nde başlayan, ardından Stockholm'de felsefe ve müzik eğitimi alan Livaneli, ayrıca Fairfax Konservatuarı'nda uzaktan eğitim gördü. 

Hem Türkiye hem de dünya yazınına ve kültürel birikimine müzik, edebiyat, sinema gibi çeşitli mecralarda katkı koydu. Üretken yazarın romanları 40 dilde yayınlandı; İspanya, Kore ve Almanya’da çok satanlar listesine girdi. Son olarak Serenad, basının ve uluslararası kültür çevrelerinin yoğun ilgi gösterdiği bir organizasyonla Amerikalı okurlarıyla buluştu.

Zülfü Livaneli’nin romanları İtalya ve Fransa’da Yılın Kitabı Ödülü, ABD'de çeşitli edebiyat ödülleri, Balkan Edebiyat Ödülü; Türkiye’de Yunus Nadi Roman Ödülü, Orhan Kemal Roman Armağanı ve Beyaz Martı Onur Ödülü gibi ulusal ve uluslararası ölçekte pek çok saygın ödüle layık görüldü.

Columbia, Harvard, Princeton, Shangay, St. Petersburg, Kazan üniversiteleri gibi dünya çapında prestij taşıyan üniversitelerin yanı sıra, çeşitli Türk üniversitelerinde de konferanslar ve dersler veren usta edebiyatçının romanları, Missouri Southern State University (MSSU)’de ders kitabı olarak okutuldu.

 

Cengiz Aytmatov ev sahipliğinde Arthur Miller, Peter Ustinov, James Baldwin, Yaşar Kemal gibi 20. yüzyılın edebiyat dâhileri ve düşünürlerinin katılımıyla gerçekleşen Issık Göl Forumu’nda yer aldı.

Romanları kadar fikirleri ve müziği ile de dünya basınında övgülerle karşılanan bir sanatçı olan Livaneli edebiyat, müzik ve sinema alanlarında 30’dan fazla ulusal ve uluslararası ödül sahibi. Çalışmaları, dünya çapında yüz binlerce okur ve dinleyici tarafından takip ediliyor.

1972 yılında, dönemin politik atmosferi etkisinde, düşünceleri nedeniyle suçlanarak hapis ile cezalandırılan ve uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan fikir-sanat işçisi Livaneli; Türk-Yunan ilişkilerinin zor dönemler yaşadığı 1980’li yıllarda Türk-Yunan Dostluk Derneği’nin kurucularından biri oldu. 1996-2016 yılları arasında UNESCO İyi Niyet Büyükelçisi olarak görev yaptı. 2002-2006 yıllarında ise milletvekili olarak TBMM’de yer aldı.

Türkiye müzik, kültür, fikir ve siyaset sahnesinde vazgeçilmez bir yeri olan Zülfü Livaneli, düşünsel ve edebi üretimine halen yaşadığı İstanbul’da devam etmekte.

www.livaneli.gen.tr

www.livaneli.net
 

Kitap Adı

Sevdalım Hayat - Ciltli

Kitap Yazar Adı

Zülfü Livaneli

Editör

Gülşen İşeri

Yayıma Hazırlayan

Günnur Aksakal

Son Okuma

Hasan Basri Başkaya

Kapak Tasarım

BABA Kreatif

Kapak İllüstrasyon

Ekin Başak Akgül

Dizgi

Nurgül Kıssacık

Sayfa Tasarım

Şevval Ulusoy

Dağıtım Tarihi

16.12.2020

Sayfa Sayısı

464

Ebat

13,7 x 23 cm

Kağıt / İç Baskı

lll.Hm. Enzo 55 gr.

Cilt / Kapak

Hardcover

ISBN / Barkod

9789751041333

Kitap Fiyatı

95,00 TL

 

₺420,84

Gökyüzüne sevdalı bir milli değer: Vecihi Hürkuş.

Vecihi Kara Tehlike, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında yarattığı mucizelerle Kurtuluş Savaşı’na büyük katkı sağlayan, Türk havacılık tarihinin  mihenk taşlarından Vecihi Hürkuş’un azmini ve sarsılmayan inancını anlatan belgesel niteliğinde bir roman.

Vecihi Hürkuş, savaş dönemi bilinen adıyla “Kara Tehlike” yıkımın ve imkânsızlığın ortasında mavi gökyüzünde umudu yeşertiyor. Elinizdeki roman, esir düşse de teslim olmamayı şiar edinen Vecihi Bey’in, kadim topraklarımıza gösterdiği sayısız fedakârlığı anlatıyor. Ve, unutuluşa mahkûm edilerek sessiz sedasız ölüme giden bir milli kahramanı…

Ömrünü hürlüğe doğru kanat çırpmaya adayan Vecihi Hürkuş’u, bir de Orhan Bahtiyar’ın sade ve akıcı kaleminden dinleyin.

 

 

 

 

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 384
En / Boy : 13,7/21,5
Kağıt Cinsi : III. Hamur
Basım Tarihi : 10.2020
₺132,72

Yusuf Ziya Ortaç’ın Bizim Yokuş diye bahsettiği yokuş −kitabın ilk cümlelerinde de göreceğimiz üzere− Babıâli Yokuşu’dur. Babıâli Yokuşu, bir dönem başta İstanbul olmak üzere Türk yayıncılığının kalbinin attığı yerdir. Kitabevleri, gazeteler, matbaalar… O yokuş, deyim yerindeyse koca bir kültür-sanat pasajıdır. İçinde Servet-i Fünunları, Akbabaları, Kehkeşanları, Safahatları, Hürriyetleri, Cumhuriyetleri, Cenap Şehabettinleri, Rıza Tevfikleri, Ziya Gökalpleri, Ahmet Haşimleri, Aziz Nesinleri, Refik Halitleri, Reşat Nurileri yaşatan bir yokuş…

***

İstanbul’da 1895 yılında dünyaya gelen Yusuf Ziya Ortaç, edebiyata Vefa İdadisi’nde okurken aruz vezninde yazdığı şiirlerle başladı. Genç yaşta tanıştığı Ziya Gökalp’in etkisiyle hece ölçüsünü benimsedi ve bu türde verdiği başarılı örnekler sayesinde “Hecenin Beş Şairi”nden biri olarak ünlendi. 1915’te edebiyat öğretmenliğine başlayan Ortaç, edebi faaliyetlerine çeşitli dergilerde yazarak devam etti. Asıl yükselişini ise 1922’de Orhan Seyfi Orhon’la birlikte çıkarmaya başladıkları “Akbaba” adlı mizah dergisi ile yaşadı. Kısa sürede en ünlü mizah yazarlarından biri haline geldi ve ölümüne değin dergiyi çıkarmaya devam etti. Dönemine yayıncılık faaliyetleriyle damga vuran Ortaç, 1946-1954 yılları arasında milletvekilliği de yaptı. Ortaç, 1967’de, doğduğu şehirde hayatını kaybetti.

 

 

 

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 256
En / Boy : 13,7/19,5
Kağıt Cinsi : III. Hamur
Basım Tarihi : 09.2020
₺122,64

Kürkçü Dükkânı’nda bir insanın kendine yenilişi gözler önüne seriliyor. Süheylâ, mutluluğu para ve mal varlığıyla elde edeceğine inanan, hırslı bir anne ile onun sözünden çıkmayan bir baba elinde yanlış seçimlere sürükleniyor. Zengin kumarbaz Adnan, taşralı Ekrem ve sabırlı âşık Cemal Münir. Ve bu üç erkeğin arasında hayatı yangın yerine dönen genç bir kadın. 

Sınıf çatışmalarının Türk edebiyatında henüz yüzünü göstermeye başladığı 20. yüzyılın ilk yarısında evlilik, aşk ve intikam ekseninde şekillenen toplumsal ilişkileri okurken, eski İstanbul’dan manzaralarla karşılaşacaksınız.

***

İstanbul’da 1895 yılında dünyaya gelen Yusuf Ziya Ortaç, edebiyata Vefa İdadisi’nde okurken aruz vezninde yazdığı şiirlerle başladı. Genç yaşta tanıştığı Ziya Gökalp’in etkisiyle hece ölçüsünü benimsedi ve bu türde verdiği başarılı örnekler sayesinde “Hecenin Beş Şairi”nden biri olarak ünlendi. 1915’te edebiyat öğretmenliğine başlayan Ortaç, edebi faaliyetlerine çeşitli dergilerde yazarak devam etti. Asıl yükselişini ise 1922’de Orhan Seyfi Orhon’la birlikte çıkarmaya başladıkları “Akbaba” adlı mizah dergisi ile yaşadı. Kısa sürede en ünlü mizah yazarlarından biri haline geldi ve ölümüne değin dergiyi çıkarmaya devam etti. Dönemine yayıncılık faaliyetleriyle damga vuran Ortaç, 1946-1954 yılları arasında milletvekilliği de yaptı. Ortaç, 1967’de, doğduğu şehirde hayatını kaybetti.

 

 

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 48
En / Boy : 13,7/19,5
Kağıt Cinsi : III. Hamur
Basım Tarihi : 09.2020
₺45,36

Henüz 19’unda babasını kaybeden edebiyat aşığı bir genç, erken yaşta bekâr kalan korumacı bir anne ve rüya gibi bir sevgili; Şehnaz…

Nihat Ahmet, yokluk, hastalık ve fikir çatışmalarının hüküm sürdüğü bir dönemde büyüme sancıları çekiyor. Bir yandan edebiyat derneklerinde aruz ile heceyi tartışır, yayımlatacağı şiirlerle kendi ayakları üstünde durmaya çalışırken, bir yandan da aşkına mani olan annesiyle mücadele ediyor. Tam her şey yoluna girdi derken patlak veren Birinci Dünya Savaşı ise hayatının tüm seyrini değiştiriyor. Ve hiç beklenmedik bir anda göç başlıyor.

Yusuf Ziya Ortaç, ilk gençlik yıllarından izler taşıyan Göç’te zorlu bir aşkı anlatırken milli mücadeleye giden siyasi tartışmalara, yoksulla zengin arasındaki uçuruma ve dönemin edebiyat çevresine ayna tutuyor. Ortaç, Ziya Gökalp’e selam göndermeyi de ihmal etmiyor.  

***

İstanbul’da 1895 yılında dünyaya gelen Yusuf Ziya Ortaç, edebiyata Vefa İdadisi’nde okurken aruz vezninde yazdığı şiirlerle başladı. Genç yaşta tanıştığı Ziya Gökalp’in etkisiyle hece ölçüsünü benimsedi ve bu türde verdiği başarılı örnekler sayesinde “Hecenin Beş Şairi”nden biri olarak ünlendi. 1915’te edebiyat öğretmenliğine başlayan Ortaç, edebi faaliyetlerine çeşitli dergilerde yazarak devam etti. Asıl yükselişini ise 1922’de Orhan Seyfi Orhon’la birlikte çıkarmaya başladıkları “Akbaba” adlı mizah dergisi ile yaşadı. Kısa sürede en ünlü mizah yazarlarından biri haline geldi ve ölümüne değin dergiyi çıkarmaya devam etti. Dönemine yayıncılık faaliyetleriyle damga vuran Ortaç, 1946-1954 yılları arasında milletvekilliği de yaptı. Ortaç, 1967’de, doğduğu şehirde hayatını kaybetti.

 

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 168
En / Boy : 13,7/19,5
Kağıt Cinsi : III. Hamur
Basım Tarihi : 09.2020
₺72,24

Geçmişe özlem duyan Osmanlı paşası bir dede, geleceğe kaygıyla bakan eski İttihat-Terakki üyesi bir baba ve biri milliyetçi diğeri Marksist iki düşman kardeş. Türkiye büyük bir dönüşüm yaşarken üç ayrı kuşak aynı evde siyasi, kültürel ve ahlaki çatışmalar içinde yaşam mücadelesi veriyor. Ve tüm bunların arasında tutulduğu aşkla zenginliği tadan Bedia, geçirdiği ışıltılı günlerde hayatı sorgulamaya başlıyor.

Dönemin politik tartışmaları ve amansız bir kuşak çatışması arka planında fakir kız ile zengin oğlanın aşkını okuyacak, adeta bir zaman tüneli içinde, modernleşme sancıları çeken Türkiye’ye doğru yol alacaksınız.  

***

İstanbul’da 1895 yılında dünyaya gelen Yusuf Ziya Ortaç, edebiyata Vefa İdadisi’nde okurken aruz vezninde yazdığı şiirlerle başladı. Genç yaşta tanıştığı Ziya Gökalp’in etkisiyle hece ölçüsünü benimsedi ve bu türde verdiği başarılı örnekler sayesinde “Hecenin Beş Şairi”nden biri olarak ünlendi. 1915’te edebiyat öğretmenliğine başlayan Ortaç, edebi faaliyetlerine çeşitli dergilerde yazarak devam etti. Asıl yükselişini ise 1922’de Orhan Seyfi Orhon’la birlikte çıkarmaya başladıkları “Akbaba” adlı mizah dergisi ile yaşadı. Kısa sürede en ünlü mizah yazarlarından biri haline geldi ve ölümüne değin dergiyi çıkarmaya devam etti. Dönemine yayıncılık faaliyetleriyle damga vuran Ortaç, 1946-1954 yılları arasında milletvekilliği de yaptı. Ortaç, 1967’de, doğduğu şehirde hayatını kaybetti.

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 152
En / Boy : 13,7/19,5
Kağıt Cinsi : III. Hamur
Basım Tarihi : 09.2020
₺68,04

Bir kadının kendini yeniden keşfetme macerası, sevgi ekseninde samimi ve naif bir öykünün içinde kaleme dökülüyor… Bazen yeniden başlamak için her şeyden vazgeçmek gerektiğini, sıradan insanların nasıl sihirli bir dünya yaratabildiğini, görünenin ardında ne kadar büyük gizler olabileceğini öğretiyor bize… Karya’nın toy adımları bizi kendi hikâyelerimizle yüzleştirirken, umut etmeyi, hayal kurmayı ve inanmayı yeniden hatırlamamızı sağlıyor…Henüz Tanışmadık sürprizli finaliyle kendini hayatın akışına bırakmayı bilenler ve asla vazgeçmeyenler için dünyada hâlâ mucizelerin var olduğunu kanıtlıyor… 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 160
En / Boy : 13,7/21,5
Kağıt Cinsi : III. Hamur
Basım Tarihi : 09.2020
₺73,92

 

Tekerlekli sandalye bir engel midir?

Birlik olunca tüm engeller yok edilir… Özgür’ün engelli arkadaşı Nazlı’nın büyük bir problem var. Ama bütün sınıf bir olup ona harika bir çözüm sunuyor. Ve Nazlı, arkadaşları sayesinde bugün de gülüyor!

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 24
En / Boy : 23 / 23
Kağıt Cinsi : Kuşe Kağıdı
Basım Tarihi : 09.2020
₺134,40

 

Eşitlik nedir? Okul müdürünün oğlu Kaan, Özgür’den daha ayrıcalıklı olabilir mi?

Kahramanımız Özgür, bu kez bir basketbol maçında karşı çıkıyor haksızlığa. Ve arkadaşları, Özgür sayesinde ömür boyu ilke edinebilecekleri yepyeni bir kavram öğreniyor. Sonra ne mi oluyor? Tüm sınıf hep bir ağızdan şöyle bağırıyor:

“Herkese eşit kurabiye!” 

 

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 24
En / Boy : 23 / 23
Kağıt Cinsi : Kuşe Mat
Basım Tarihi : 09.2020
₺134,40
Tükendi

Dupduru, yer yer hüzünlü, yer yer coşkulu ama hep çağıldayan, insana kendini iyi hissettiren bir anlatım...

Olanca ışıltılarıyla ilginç karakterler...

Acının mizahla harmanlanışı...

Üç kuşak boyunca anlatılan, sonunda mutlaka kapanacak olan bir hesap...

İlmek ilmek dokunmuş, sürprizlerle dolu bir olay örgüsü...

Çağdaş bir aşk hikayesi olarak da nitelendirilebilecek olan Efsun, Selahattin Demirtaş’ın artık iyice demini almış edebiyatçılığının son ürünü.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 244
En / Boy : 13 / 19.5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2021
₺96,80
Tükendi

İsmail Hakkı Kobakoğlu, anı kitabı İki Mavide 24.000 Saat’in ardından bir romanla bizlerle...
Yazarın mesleki yaşamından izler taşıyan, birçoğu yaşanmış olaylara dayanan romanda, kahramanlarımızın bireysel yolculukları eşliğinde ülkemizin yakın geçmişine nostaljik bir yolculuk yapacaksınız. Hayatın içinden karakterler, bazen şahit olduğumuz bazen duyduğumuz ve bazılarımızın aklının ucundan bile geçmeyen hâller…
PKK terörü, mafya tehditleri, çarpık kentleşme, yolsuzluk, hukuksuzluk gibi ülkemizin kanayan yaralarını irdeleyen bu kitapta, geçmişimizin o sisli puslu hâllerini yeniden yaşarken kendinizi, gerçek hikâyelerden ilham almış sımsıcak bir aşk hikâyesinin içinde bulacaksınız.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 208
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 12.2020
₺29,05

Roman Kitapları

Roman Nedir?

Roman, yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayları düz yazı şeklinde anlatan edebi bir türdür. Edebi metinlerin alt dallarından biri olan bu tür, diğer edebiyat ürünlerinden farklı olarak daha uzun yazılmaktadır. Roman kitapları, özgün, sanatsal anlam ifade edecek şekilde kurgulanmaktadır. Her romanın anlatım şekli, olay örgüsü ve zamanı yazarın belirlediği kurallar çerçevesinde ilerler. Birbiri ile uyumlu olan bölümlerden oluşan edebi romanlar okurun olay örgüsünden uzaklaşmasına engel olur. Yazının belirli bir olay örgüsünde ilerletilmesi ise romanın en önemli özelliğidir. 

Roman okuma kitapları içeriğine göre farklı dallara ayrılır. Edebiyat okuma kitapları arasındaki psikolojik roman, kişilerin zihinsel süreçlerini anlatan bir türdür. Tarihi roman, konusunu tarihten alan ve tarihin belirli bölümlerini anlatır. Romantik roman türü ise kişinin arzularını, isteklerini, hayallerini ve aşk konusu ele alan roman türüdür. Aynı şekilde polisiye roman türü ise gizemli olayları, cinayet, suç, ceset gibi kavramları konu edinen çeşitlerindendir. Fantastik roman olarak adlandırılan hayal gücünün sınırlarını aşan ve son dönemlerde yaygınlık gösteren bir türdür. Fantastik roman türünde Yüzüklerin Efendisi kitabı okurlarının beğenisini kazanmıştır. 

En İyi ve En Güzel Romanlar

Edebi eserlerden biri olan roman kitapları, okuyucuların beğenisine göre değer kazanır. Edebi eserlerin değerlendirilme şekli öznel olduğu için diğer bilim dallarına göre edebiyat, farklı doğrultuda ilerleme gösteren bir daldır. Bu kapsamda yazılan eserler insanların duygu ve düşüncelerine hitap edeceği, okuyan kişiyi ne derece etkileyeceği gibi kriterlere göre değerlendirilir. En iyi roman kitapları bu yüzden okurun beğenisine göre farklılık gösterir. Ancak dünya genelinde belirli okuyucu kitlesine ulaşmış çok satan kitaplar arasında yerini almış edebi romanlar bulunmaktadır. 

Dünya üzerinde çeşitli otoritelerce en güzel romanlar belirlenmiştir. Bu romanların belirlenmesinde okuyucuların beğenisi, satış sayıları, baskı sayıları, hangi ülke diline çevrilip okunduğu gibi ölçütler etkilidir. Bu kapsamda dünya üzerinde en fazla okuyucu kitlesi olan romanlar klasiklerdir. İçerisinde birçok ülkenin ünlü yazarının eserleri bulunan bu klasikler roman türüne ait eserlerden oluşmaktadır. Türk romanları ise farklı dönemlerde yazılmış ve o dönemin sosyal olaylarını konu edinmiş olay örgüsüne sahiptir. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı olarak adlandırılan ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu yıllarda halkın içinde bulunduğu durumları anlatan romanlar en çok okunan Türk romanları arasında yer almaktadır. 

En İyi Türk Romanları

Türk edebiyatında yazılan edebi türlerden biri de romanlardır. Türkçe romanlar farklı dönemlerde yazılmış, çeşitli türlerde sayısız eserlerden oluşmaktadır. Bu eserler Tanzimat Döneminde başlayan batılılaşma süreci ile Türk edebiyat dünyasına girmiştir. Türk edebiyatında yazılan ilk Türkçe roman ise Şemsettin Sami’nin Taaşşuku Talat ve Fitnat adlı romanıdır. Ancak bu romandan öncede çeşitli roman örnekleri Türk Edebiyatında yer almıştır. Türk yazarların romanları yazıldığı dönemin özelliklerini anlatan olay örgüleri ile okurlarının beğenisini kazanmıştır. Bu romanlardan bazıları ise dünya çapında çeşitli dillere çevrilerek daha fazla kişi tarafından okunmuştur. Bu kapsamda belirlenmiş en iyi yerli romanlar ve yazarlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Reşat Nuri Güntekin: Çalıkuşu kitabı, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı döneminde yazılmış bir romandır. O dönemin sosyal hayatını, kültürünü ve eğitim durumunu ve duygusal bir aşk hikâyesini ele alan olay örgüsü ile yazılmıştır. Bunun yanı sıra Acımak, Yaprak Dökümü romanları Türk Edebiyatı okurları tarafından beğenilmiştir. 
  • Halide Edip Adıvar: Kurtuluş Savaşı dönemini anlatan romanlar yazmıştır. Bu romanlar arasında ve çok satan kitap listeleri içinde yer alan başlıca romanları Sinekli Bakkal, Ateşten Gömlek, Türkün Ateşle İmtihanı, Vurun Kahpeye, Handan.
  • Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Türk toplumunun yaşadığı sorunları ve toplumsal değişikliği ele alan edebi romanlar yazmıştır. Yaban, Ankara, Sodom ve Gomore, Kiralık Konak, Hüküm Gecesi, Nur Baba Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun yazmış olduğu yerli romanlar arasında yer alır.
  • Tarık Buğra: Cumhuriyet Dönemi Türk romancılar arasında yer alır. Yazmış olduğu Osmancık, Küçük Ağa, Firavun İmamı, İbişin Rüyası, Yağmur Beklerken yazılmış olduğu dönemin sosyal yaşantısı hakkında bilgi vermektedir. 
  • Mehmet Rauf: Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı olan Eylül ‘ü yazmıştır. Bu romanın konusu acı ve ıstıraptır. 
  • Yaşar Kemal: Nobel Edebiyat Ödülüne aday gösterilen eserleri vardır. İnce Mehmet başta olmak üzere, Ağrı dağı Efsanesi, Yılanı Öldürseler, Üç Anadolu efsanesi en çok okunan Türk romanları arasında yer almaktadır.
  • Orhan Pamuk: Nobel Edebiyat Ödülü alan tek Türk romancıdır. Kar, Kara Kitap, Benim Adım Kırmızı, Beyaz Kale, Masumiyet Müzesi ve Son olarak yazdığı Veba Geceleri Türk romanları içinde olan edebi eserleridir.
  • Kemal Tahir: Türk Edebiyatının üretken roman yazarlarından biridir. Yorgun Savaşçı, Devlet Ana, Esi Şehrin İnsanları, Bozkırdaki Çekirdek, Kurt Kanunu isimli romanları okuyucuların beğenisini kazanmıştır.
  • Orhan Kemal: Toplumsal gerçekçi roman türünün yazarlarından biridir. Eserlerinde toplumsal sorunları ele almıştır. Bu kapsamda Türkçe romanlar arasında Bereketli Topraklar Üzerinde, 72. Koğuş, Gurbet Kuşları, Ekmek Kavgası, Eskici ve Oğulları, Cemile yer alır.
  • Oğuz Atay: Modern Dönem Türk romancılar arasında yer alan Oğuz Atay’ın roman kitapları arasında Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı yer alır.
  • Sabahattin Ali: Yaşadığı deneyimleri romanlarında anlatan gerçekçi romancılardan biridir. Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan, Kuyucaklı Yusuf, Sırça Köşk edebiyat romanları arasında yer alır. 

Bütün bu yazarların yanı sıra Türk Edebiyatına çeşitli türlerde eser veren ve en çok okunan kitap listeleri arasında yer alan Zülfü Livaneli, İskender Pala, Elif Şafak, Canan Tan, Ayşe Kulin, Ahmet Ümit gibi Türk yazarların romanları okuyucular tarafından tercih edilen en güzel romanlar arasında yer almaktadır. 

En Çok Okunan Roman Setleri

Türk ve Dünya edebiyatında çok satan edebiyat romanları okuyucular için set haline getirilmiştir. Bazı romanlar seri şeklinde yazılmış olup birbirinin devamı niteliğinde, kurgusu sürmektedir. Bu yüzden de okuyucular romanın yarım kalmasını istemediği için serinin devamını okumak isterler. Seri şekilde yazılan eserler roman seti şeklinde okurlarına sunulmuştur. Böylece roman okuyucusu ayrı kitap almak ve aramak yerine tek seferde alarak zamandan ve bütçesinden tasarruf sağlamış olur. Ayrıca roman kitap setleri yayınevlerine göre de set haline getirilmektedir. Aynı yayınevi tarafından basılmış roman okuma kitapları bir araya getirilerek set oluşturulur. Modern Klasikler ve Dünya Klasikleri ve Türk Klasikler roman setleri içinde geniş okuyucu kitlesi olan romanlar:

Yüzüklerin Efendisi - J.R. R. Tolkien: Fantastik romanlardan biri olan Yüzüklerin Efendisi en çok okunan roman setlerinin başında gelmektedir. Dünyanın kaderinin değiştirilecek yüzükten kurtulmak için verilen mücadeleyi konu edinen bir eserdir. 

Harry Potter - J. K. Rowling:  Cadılık ve büyücülük okulunda okuyan Harry’in bu okulda yaşadığı maceralar ve tehlikeler ana konusunu oluşturmaktadır. Dünya edebiyatında çok satan kitap listelerinde yer bulmuş, seri şekilde yayınlanan, geniş okuyucu kitlesine sahip roman setlerinden biridir.

Diğer yandan mutlaka okunması gerektiği dile getirilen, dünyaca tanınmış hatta çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak için okullarda okutulan klasik eserler de set hâlinde satılmaktadır. Toplumsal bilincin kazanılmasına yönelik öneminin vurgulandığı dünya klasiklerinden -örneğin- Tolstoy'un eserlerini set hâlinde almak mümkündür. Dostoyevski'nin, Puşkin'in, Gogol'un kitapları, hemen her kütüphande bulunmaktadır.

Roman Kitabı Fiyatları

Roman fiyatları belirlenirken bazı ölçütler göz önünde bulundurulmaktadır. Bu ölçütlerden biri romanın sayfa sayısı ve tasarımıdır. Bunun yanı sıra roman yazarının popülerliği, yazmış olduğu diğer kitaplarının satış oranları, baskı sayıları gibi unsurlarda roman fiyatları üzerinde etkilidir. Çünkü arz talep ilişkisinin kitapların fiyatlandırılmasında önemli bir yeri vardır. Türk ve Dünya edebiyatında yer edinmiş romanlar daha yüksek fiyat aralıklarında satışa sunulmaktadır. Sebebi ise bu kitapların yıllardır en çok okunan kitap listelerinde yer almalarıdır.  Ayrıca kitapların satıldığı mecralarında roman fiyatları üzerinde etkili olmaktadır. Belirli dönemlerde yapılan kampanyalar, düzenlenen fuarlar kitap fiyatlarında etkili olan faaliyetlerdendir. Son yıllarda internet üzerinden yapılan kitap alışverişleri arttığı yayınevleri kitaplarını okuyucularına daha hızlı ve daha uygun fiyatlarda sunmaktadır.

cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı