Füsun Önal kitabıyla ilgili bakın neler söylüyor: Düşündüm Her şey tutuluyordu. Ay tutuluyor... Güneş tutuluyor... Balık tutuluyor, köpeğin tasması tutuluyor... Karşı takımın attığı top kaleci tarafından tutuluyor... Oruç tutuluyor... Sır tutuluyor... Hapşırık tutuluyor... Gözyaşı tutuluyor... Baktım daha pek çok şey tutuluyordu. E-peki "tutulamayan neler var" diye sordum kendime... Sonunda iki şeye karar verdim: "Aşk ve Çiş" tutulamazdı. İnsan ne yaparsa yapsın, hangi statüde olursa olsun, çişi geldiğinde asla tutamaz, biraz dayansa bile. "Aşk" da öyle işte.. "Yooo! Bir kere dilim yandı. Artık asla âşık olmam." diye yemin etse de kişi, aşk bu yeminleri dinlemez. Şayet geleceği varsa, ne yapar eder gelir. Kalbe, beyne girecek ufacık da olsa bir yol bulur kendine. Füsun Önal, 17.kitabında hayatın içinden seçtiği aşk, evlilik, ilk gece, seks, hüzün, yalan, aldatma gibi çeşitli konularda kendine has ironik ve eğlenceli üslubuyla yazdığı yazılarını bu kitapta topladı.
Füsun Önal’ın kitapları, ılık bir su gibi habersizce sarar okurunu... içine alır... ve öyküyü yaşamaya tutsak eder adeta. Sadece kaygan değil, büyülüdür de ifadesi... sürükler götürür. Dibine kadar yaşanan sevgiler, eskiyen aşk molekülleri, ağdalı yalnızlıklar, geçmiş zaman düşlerini çoğaltan hatıralar, düşbozumları, kırıklıklar, en güzel yenilişler... neş’e ve umut, ihanet ve tutkular, öteki kadınlar... erkekler... yorgun gün batımları... derin ve sessiz bir gecenin boşluğunda yankılanan çığlıklar... birbirine karışan vücutların ürpertisi... bembeyaz bir havluda can çekişen kan damlaları. Hepsi Sevişmenin Rengi değil midir, gerçekte? Ya da Sevişmenin Rengi bütün bu saydıklarımın kozmik birleşimi midir?
Cenk anasının karnında başlamıştı her şeye sinir olmaya. Bu devirde hala yaşanan çağ dışı olaylar, sağlık sorunları, boş vaatler, tırmanan enflasyon, eğitimdeki çarpıklıklar, şiddet, laubalilik, magandalık, üç kağıtçılık ve daha pek çok şey Cenk Cengaver’i sinir ediyordu. Cenk bebekti, çocuk oldu. Büyüdü erkek oldu. Ve sinir olduğu şeyler azalacağına çoğaldı. Oysa aşkı yaşamak, aşkın dalgalarıyla boğuşmak, sevdanın rüzgarlarıyla savrulmak, cinselliğin derinlerinde kaybolmak isterdi Cenk. Aşk yağmurları üzerine yağmalı, şehvet rüzgarları onu önüne katmalı, hatta "Richter" ölçeği yüksek depremler yaşamalıydı. Jeolojik-pardon-seksolojik açıdan kızların hizmetindeydi! Yıllardır enerji birikimi fazla olduğundan "gerilmişti!" Kızları iyi "tetikliyordu!" Kızlara göre Cenk’in "öncü ve artçı şokları" acayip yakıcıydı. "Aletsel büyüklüğü" de kızlar arasında revaçtaydı! Pekiii, hayatın karmaşası içinde bunları yaşayabildi mi Cenk Cengaver?
Gencecik bir kız, parçalanmış bir aile... Anne ve babasının yeni yaşamlarıyla çatışan, bocalayan Sevi’nin umutları, aşk özlemi, kıskançlıkları, karmaşık iç dünyası... Etrafındakiler kendince haklı ama söze dökülmesinden korktukları o "Sır" nedeniyle tedirgin ve ürkekler. Aslında hiçbiri masum değil! Füsun Önal bir kez daha bilinen kalıpları zorluyor... -Pınar Çekirge- Eğitim Uzmanı
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.